NE ÇEKILMESI
AKP ile kurdukları ortaklığın rahatlığını kullanan bölücü örgüt ve İmralı canisi, artık istedikleri gibi hareket ediyor, istedikleri kararı alıyor, istedikleri sonuca ulaşıyorlar. Ülkenin bir bölümünü tamamen kontrole almış olmakla kalmadılar, şimdi de bu durumu Anayasaya da koydurmak ve İmralı canisini dışarı çıkarmak için, AKP üzerindeki baskılarını arttırmaya başladılar. Bunun adına da ikinci aşama diyorlar.
Bölücüler “kontrol bizde” diyor
Birinci aşama sözde dağlardaki eli silahlı katillerin yurt dışına çekilmesiydi. Neredeyse törenlerle bunu duyurdu ve geçit resmi düzenlediler. Aradan neredeyse iki ay geçti. Bunun bir kandırmadan ileri gitmediği istihbarat raporlarıyla belgelendi. Ne dışarı çıkan var, ne de vazgeçen. Tam tersine hükümetin bu ihanet güruhuna inanıp güvenlik birimlerini geri çekmesiyle bölge tamamen bu katillerin hakimiyetine girdi. Bu durum terör örgütünün çaresiz bölge halkı üzerindeki etkisini daha da arttırdı. Şimdi çok daha kolay ve çok daha büyük sayılarda katılımlar oluyor. Buda yine istihbarat raporları ile belgelenmiş durumdadır. O kadar ki şehir merkezlerinde asayiş birimleri kurup yol kontrolleri yapacak kadar ileri gittiler. Bunun bir tesadüf veya söylendiği gibi kontrol dışı bir gelişme olmadığı Lice olayları ile ispatlandı. Karakol inşaatına yapılan saldırının mesajı çok açıktır. Bölücü örgüt, “bizden habersiz ve bize rağmen burada taş taş üzerine konulamaz, buna müsaade etmeyiz” demek istiyor. Ve şu rezilliğe bakın ki, iktidar sözcüleri bunu hala “sürece zarar vermek isteyenlerin işi. Provokasyon yapılıyor” diye anlıyor ve milletin de böyle anlamasını ve kabul etmesini istiyor. Doğal olarak durumdan vazife çıkaran yanaşma ve besleme medya bu büyük ihaneti varlık sebebine uygun biçimde ya provokasyon olarak değerlendirdi veya görmezden geldi.
Yardım ve yataklık
Çekilme diye bir şeyin olmadığı ve olmayacağı kesin olarak ortaya çıkmıştır. Çekilirken ellerinde silah olmasının bile “yardım ve yataklık” suçu sayılacağını bizzat başbakan söylemiştir. Şimdi ellerinde silahla bırakın çekilmeyi, şehirler, kasabalar, köyler dahil olmak üzere bölgenin tamamında hakimiyet kurmuşlardır. Törenler yapmakta, diploma dağıtmakta ve devleti yok saymaktadırlar. Bunun ne suçu olduğunu zerre kadar aklı ve vicdanı olan herkesin takdirine bırakıyorum. Aksi olsaydı, bu çekilme söylendiği gibi yapılsaydı, bunların tamamı bir haftada defolup giderlerdi ve şu anda Türkiye sınırları içinde eli silahlı bir tek terörist kalmamış olurdu.
Çekilme bir yalandır
Nitekim, İmralı canisi de yaptığı açıklamada birinci aşamayı çekilmenin tamamlanması olarak değil de, kanın durması olarak gördüğünü ilan etmiş ve hükümetin bununla yetinmesi ve ikinci aşamaya biran önce geçmesi gerektiğini duyurmuştur. Aksi halde neler olacağını Lice’de göstermişlerdir. Bütün gelişmeler, İmralı canisinin söylediklerinin hükümet tarafından kabul edildiğini, birinci aşamada bölge kontrolünün tamamen bölücülere bırakıldığını ve buna her hangi bir müdahale olmayacağını ortaya koymuştur. Eğer böyle değilse hükümet kandırılmıştır ki, bunun mutlaka bir sonucu olmalıdır. Ortaya çıkan şudur: Çekilme, milleti kandırmak ve bu ihaneti hazmettirmek için söylenmiş ve kuru laftan öteye geçmeyen bir yalandır.
Hadi ikinci aşamaya geçmeyin
AKP sözcülerinin İmralı canisi ile aynı dili kullanması, aynı gerekçeyi ileri sürmesi, aralarında nasıl kirli bir ilişki olduğunun da belgesidir. Onlar da bebek katili gibi kanın durduğunu ileri sürerek, bütün bu ihanetleri bu millete hazmettirmeye uğraşıyorlar. Bu şartlarda elbette kan duracaktır. Çünkü, kan tam da bugün elde ettiklerini başarabilmek için akıtılıyordu. Şimdi her istediklerini verirseniz ve devamının geleceğini de garanti ederseniz kan dökmelerine de gerek kalmaz. Hadi bebek katilinin, “ikinci aşamaya geçilsin” talimatının gereğini yapmayın da bakalım ne olacak? O ikinci aşama denilen şey başta bu caninin serbest bırakılması olmak üzere, bölgedeki fiili durumun Anayasal güvence altına alınmasıdır. Yani ikinci bir dilin günlük hayatta ve eğitimde kullanılması, Türk bayrağı dışındaki paçavraların asılması, bölgeden asker ve güvenlik güçlerinin tamamen çekilerek kontrolün bu bölücülere bırakılması, karakol inşaatlarının durdurulması, koruculuğun lağvedilmesi ve özerlik, federasyon veya bölünmenin teminat altına alınmasının Anayasaya ve kanunlara yazılmasıdır. Hükümetin bir taraftan birinci aşamanın henüz çok başında olunduğunu söyleyip, diğer taraftan PKK’nın ikinci aşama dayatmasının gereklerini yerine getirmeye hazırlanması, nasıl bir teslimiyet içinde olduğunun ibret veren belgesidir.
Diyarbakır’da evlere bayrak astırın
“Çözüm” dedikleri şeyin önü arkası belli olmuş, varacağı yer anlaşılmıştır. Bu açık ve kesin şekilde Türkiye’nin milli birliğinin ve varlığının çözülmesidir. “Milli birlik ve kardeşlik” diyerek çıktıkları yolun sonu budur. Onun için bunun kirli birlik ve bölünme olacağını daha en başında söyledik. Onun için Türk milletinin bu gelişmelere sessiz kalmasının çok ağır ve telafisi imkansız bedeller getireceğini yazdık. Onun için bu oyunun bozulması gerektiğini haykırdık. Onun için AKP’ye üçüncü defa iktidar vermenin Türk milletinin intiharı olduğunu anlatmaya çalıştık. Türkiye bugün tarihinin en zor, en karanlık dönemini yaşıyor. Tarihin en büyük yıkımıyla karşı karşıyadır. Artık bir bölünme tehlikesinden söz etmiyoruz, açık ve aleni bölünme yaşanmaktadır. Ülkenin bir bölgesinde devlet otoritesi kalmamış ve kontrol bölücü katillere geçmiştir. Evlere bayrak astırılması, üç hilale sahip çıkılması ne yazık ki bu gerçeği örtmeye yetmiyor. Hadi gidin Diyarbakır’da evlere bayrak astırın da görelim. Ülkenin geri kalan bölümünde ise gerginlik, kargaşa, çatışma, ümitsizlik ve çaresizlik had safhaya ulaşmıştır. Yıkım çok boyutlu ve yaygındır. Yılladır Türk milletini uyutmakta kullanılan ekonomi masallarının sonu da çok acı bitmiştir. En küçük bir rüzgarda darmadağın olacağını biliyorduk. Nitekim AKP’nin ekonomik başarı olarak gösterdiği ve faiz, döviz, borsa üçgeni büyük ve ağır bir çöküş yaşamaktadır.
Seçim bir ümittir
MHP bütün bu yaşananları çok önceden görmüş ve Türk milletini uyarmıştır. Söylenenlerin tamamı doğru çıkmış, sayın Bahçeli’nin bütün öngörü ve tespitleri yerini bulmuştur. Keşke bu tespitlerle birlikte yapılan öneriler dikkate alınsaydı ve ülke bu hallere düşürülmeseydi. Önümüzde bir seçim dönemi olması en büyük ümidimizdir. Türk milletinin bu ihanet dönemine daha fazla geçit vermeyeceğinden eminiz.
ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU