“Milli ile Zilli”
Yazımıza bir “Kıssadan hisse” ile başlayalım..
Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister…
Elini uzatınca akrep sokar;
Derviş tekrar dener, akrep yine sokar..
Bunu görenler dayanamaz dervişe:
“İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin.” der.
… … Dervişin cevabı mânidardır:
“Akrebin fıtratında sokmak var,
benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek;
o fıtratının gereğini yapıyor diye…
Ben niye fıtratımı değiştireyim?
***
Biz, vatan ve millet uğruna halisane duygular taşımamız nedeniyle her türden akrepler tarafından sokulacağımızı biliyoruz.. Geçmişte de böyleydi bugünde böyle..
Bu bağlamda, “Biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik..” Onlar ise fıtratları(!) gereği sadece başta kendileri olmak üzere, yandaş çevrelerinin al-i menfaatlerini düşündüler, icraatlar yaptılar… Milletçe verilen her şansı hoyratça ve hatta (bazıları eliyle-diliyle) kalleşlik boyutunda kullandılar…
Türk milletine, Türk devletine halel gelmesin diye verilen siyasi desteği de, içlerindeki fetöcüleri, Kürtçüleri ve Nato’cuları (en hafif bir ifadeyle) temizleyemedikleri için yine heba etmek üzereler…
Özetle, yaşanan her şey bütün çıplaklığıyla gözler önünde cereyan etmektedir..
İşte bu gerçekler ışığında;
Türk milletinin siyaseten “milli” ile “zilli” arasındaki tek harflik acı hakikati görmesi ve iktidarın kendisine çeki düzen vermemesi halinde gereğini yapması lazım.. Devranın bu şekilde sürmesine eğer gönlü razı geliyorsa ve halinden memnunsa veya göz göre göre “kendi kasabının bıçağını yalayıp duruyorsa”; maalesef yapacak bir şey yoktur. Ki, “çözüm süreci” veya “fetö ile kanka olma vaziyetleri” gibi melanet süreclerinin benzeri doğacak her türden sonuçlarına da katlanacaktır…
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız..!
Harun KILIÇ