Dolar 34,5424
Euro 36,0063
Altın 3.006,41
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 9°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Paz 10°C
Pts 11°C
Sal 12°C
Çar 13°C

“MEZHEP ÇATIŞMALARI MÜSLÜMANLARI DAHA FAZLA PARÇALIYOR”

“MEZHEP ÇATIŞMALARI MÜSLÜMANLARI DAHA FAZLA PARÇALIYOR”
15/07/2014 14:15
A+
A-

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Türkiye Sünni- Şii ikileminde ihtilafın bir tarafında yer alma lüksüne sahip değildir” dedi.Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcileriyle iftar sofrasında buluştu.
Basın mensuplarıyla gerçekleşen iftar programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasının içinde bulunduğu durum, son günlerde İsrail’in Gazze’ye yönelik zalim saldırısı, mezhep çatışması, Türkiye’de dini hayat araştırması, Diyanet’in özerkliği, Ayasofya ve Ruhban okulu gibi konulara açıklık getirdi. Görmez, “Mehmet Görmez, “Türkiye’nin birkaç hususa dikkat etmesi gerekiyor. Birisi; asla hakem rolünü kaybetmemesi gerekiyor. Yani tarihte İslam, Müslümanların o ana kitlesini teşkil eden ehli sünnet yolunda olabilir ama hiçbir zaman Sünnicilik yaparak Sünni-Şii ikileminde ihtilafın bir tarafında yer alma lüksüne sahip değildir. Daima o hakem rolünü üstlenmesinde fayda var” dedi.

“MEZHEP ÇATIŞMALARI, MÜSLÜMANLARI DAHA FAZLA PARÇALANMIŞLIKLARLA KARŞI KARŞIYA GETİRİYOR”

Mehmet Görmez, “Son yıllarda İslam dini, Müslümanlar, İslam coğrafyası tarihin en zorlu süreçlerinden geçiyor. Son on senede özellikle Suriye ve Irak’ta başlayan ve dünyanın “mezhep çatışmaları” olarak okuduğu hadiseler, Müslümanları daha fazla parçalanmışlıklarla karşı karşıya getiriyor. Bu hadiseleri çağdaş dünya okumakta zorluk çekiyor. Yani bir Müslümanın yine bir başka Müslümanı hem de bir Ramazan günü, birisinin tekbir getirerek bir başka Müslümanı acımasızca katletmesi diğerinin de yine tekbir getirerek can vermesinin izahını çağdaş dünya yapmakta zorlanıyor. Bizim çocuklarımızın, gençlerimizin bunları anlaması mümkün değil. Söz konusu olayların kökenlerini dinin kendisinde veya mezheplerin öğretilerinde aramak yanlış olur. Sosyal bilimlerin bütün verilerini dikkate alarak bu hadiseleri değerlendirecek olursak bunlar daha çok işgallerin, sömürgelerin gölgesinde, istibdat rejimlerinin gölgesinde yaralanmış bilinçlerin ve ölümcül kimliklerin cehaletle buluşmaları ve dinle hayat arasındaki ilişkiyi kurmakta zorlandıkları için de tamamen yanlış bir din anlayışından kaynaklandığını söylemek mümkündür” dedi.

“TÜRKİYE, İSLAM DÜNYASINDA HAKEM ROLÜNÜ ASLA KAYBETMEMELİDİR”

Mehmet Görmez, “Söz konusu hareketler, toplumsal travmalar geçiren alanlarda meydana geliyor. Bu hadiseleri sadece mezhep tarihi açısından değerlendirmek eksiklik, yanlış olur. Elbette bir takım mezhep kökenleri olabilir ama çok daha farklı siyasi, sosyal, ekonomik, düşünsel sebepleri var. Bütün bu dünyalarda, üzülerek belirteyim, bu bölgelerde insanlar dinle hayat arasında, tarihte yaşanan dinle bugün olması gereken dinin bugünkü veçhesiyle ilişki kurmakta da zorlandıkları için veyahut onları bu noktada doğru ilişki kurduracak bir dini bilgi olmadığı için bir cehalet olduğu için de bütün bu sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu noktada Türkiye çok önemli bir ülkedir” diye konuştu.

“TÜRKİYE, SÜNNİ-Şİİ İKİLEMİNDE İHTİLAFIN BİR TARAFINDA YER ALMA LÜKSÜNE SAHİP DEĞİLDİR”

Mehmet Görmez, “Türkiye’nin birkaç hususa dikkat etmesi gerekiyor. Birisi; asla hakem rolünü kaybetmemesi gerekiyor. Yani tarihte İslam, Müslümanların o ana kitlesini teşkil eden ehli sünnet yolunda olabilir ama hiçbir zaman Sünnicilik yaparak Sünni-Şii ikileminde ihtilafın bir tarafında yer alma lüksüne sahip değildir. Daima o hakem rolünü üstlenmesinde fayda var. Çünkü Türkiye, bütün dünyada da gerçekten insanların umut bağladığı bir ülke, coğrafyadır. Onun için bilhassa bu noktada çok dikkatli davranması gerekiyor. Din hizmetleri ve din eğitimi meselesini çözebilmiş olması Türkiye’nin en önemli şanslarından biridir. Bugün İslam coğrafyasında, Müslüman ülkelerin, bu kargaşaların yaşandığı İslam ülkelerinde en önemli sebeplerden biri din hizmetleri ve din eğitim meselesini çözememişlerdir. Her cami bir fırkaya, bir gruba dönüşmüştür” dedi.

“MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİNE UZATTIĞI KURŞUNLAR BOMBA OLUP GAZZE’NİN BAŞINA YAĞIYOR”

Mehmet Görmez, “Müslümanların birbirlerine uzattığı kurşunlar aynı zamanda bomba olup Gazze’nin başına yağıyor. Bütün İslam ülkeleri kendi dertleriyle uğraşırken bir taraftan da maalesef her ramazan neredeyse bir ramazan klasiği haline gelen Gazze’ye yönelik bu acımasız ve zalimce sadırıyı kabul etmek mümkün değil. Masum sivil insanlar, oruçlu, iftar, sahur vakitlerinde, içlerinde çoğunlukla kadın ve çocuklar ve daha ne olacağı belli değil. Bütün bunlar yaralarımızı çok daha derinleştiriyor” diye konuştu.

“DİYANET İŞLER BAŞKANLIĞININ, DAHA ÖZERK BİR KURULUŞ OLMASI ÖNEMLİDİR”

Mehmet Görmez, “Diyanet İşler Başkanlığının daha özerk bir kuruluş olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti sorununu çözemeyen Müslüman ülkelerde birlikte yaşama ahlakı, hukukunu da inşa etmek mümkün değildir. Onun için Türkiye birlikte yaşama hukukunu, birlikte yaşama ahlakını çok daha güçlendirerek, asla bu mezhep ihtilaflarında her hangi bir tarafta yer almadan bir hakem rolünde yoluna devam etmesi son derece önem arz ediyor. Bu noktada da hem Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, ilahiyat fakültelerinin varlığı çok daha önem arz ediyor. Belki Diyanet İşleri Başkanlığının daha özerk bir kurum olması, hem dini ilmi bakımdan hem idari bakımdan özerk bir kuruluş olması, anayasal bir kuruluş olma özelliğini devam ettirerek ama daha özerk bir kuruluş olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendi bütçesi olan bir kurum olarak yoluna devam etmesi çok daha faydalı olacaktır” dedi.

“TÜRKİYE’DEKİ DİNİ AZINLIKLAR ÇOCUKLARINA DİNİ EĞİTİMİNİ RAHATLIKLA VEREBİLMELİDİR”

Mehmet Görmez, “Türkiye’de dini azınlıkların eğitim sorunları var. Türkiye’de bir Süryani vatandaşımız çok rahat bir şekilde yaşıyorsa çocuğunu yetiştirmek için, çocuğunu din adamı olarak yetiştirmek için Şam’a veya Beyrut’a göndermesi bizim bir eksikliğimizdir. Mardin’de Artuklu Üniversitesi bünyesinde bu çok rahatlıkla yapılabilir” dedi.

ALEVİ MESELESİ

Mehmet Görmez, “Tanımlayıcı olmadan, anlayıcı davranarak, meseleyi teolojik tartışmalara çekmeden, kim kendisini nasıl tarif ediyor bakmadan, herkesin kendi düşündüğünü, inandığını özgürce ifade etmesi, o inanca uygun yaşama imkanına kavuşması önem arz ediyor. Bütün bu dünyalardan ibret alarak ileride ülkemizde herhangi bir sorun yaşanmaması bakımından bu çok önemlidir” diye

TÜRKİYE’DE DİNİ HAYAT ARAŞTIRMASI

Mehmet Görmez, “Başkanlık olarak bir senedir üzerinde çalıştığımız alan araştırmasını bitirdik. Türkiye’de Dini Hayat Araştırması’nı tamamladık. Söz konusu araştırma ilk gündeme geldiğinde bir takım üzücü tartışmalar gündeme geldi. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar yüksek seviyede yapılan bir Türkiye’de dini hayat araştırmasını, ilk defa bilim adamlarının, ilahiyatçıların, sosyal bilimcilerin istifadesine sunmuş olacağız. Daha önce stratejilerimizi bilimsel verilere dayandırma imkanımız yoktu. Daha önce bin-iki bin kişi üzerinde bu tür araştırmaların yapıldığını görüyoruz. Ama bu araştırmamız 21 bin 600 kişi üzerinden ve tamamen bilimsel kriterle yapıldı. Diyanet bunu TÜİK’e yaptırdı. TÜİK’in kendi uzmanlarıyla ve bu konudaki bütün bilimsel kriterleri dikkate alarak yaptı ve böyle bir araştırma ortaya çıkardı. Biz hiçbir yorum yapmadık. Bütün verileri, ham verileri buraya kaydettik. Hiçbir yorum yapmadan, yorumu daha çok bu konuda çalışacak bilim adamlarına, ilahiyatçılara bıraktık. Ama kendimiz ayrıca kurumsal olarak bunun üzerinde toplantılar yaparak çıkaracağımız dersleri çıkarmaya çalışacağız. Gerekli dersleri çıkarmaya çalışacağız” dedi.

TÜRKİYE’NİN YÜZDE 99,2’Sİ MÜSLÜMAN

Mehmet Görmez, “Herkes konuşmaya başlarken başvurduğu genel geçer bir yargı vardı: ‘Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman’ diye. Bu genel geçer yargı aynı zamanda bilimsel olarak da ortaya konulan bir yargıya dönüştü. Yüzde 99,2 en üst kimlik ve aidiyet olarak kendisini Müslüman olarak ifade ediyor. Allah ve Peygamber sevgisinin bu toplumda çok güçlü olduğunu görüyoruz. Pratikler yerine getirilse de getirilmese de Allah, Peygamber sevgisi milletimizi birleştiren çok büyük bir güç. Bunu da bu şekilde görüyoruz bu çalışmada. Bu çalışma Türkiye’de dini hayatla ilgili bugüne kadar yapılmış tüm çalışmalara yeni bir istikamet verecektir. Bu noktada büyük bir katkı sunduğunu düşünüyorum” dedi.

AYASOFYA’NIN İBADETE AÇILMASI

Mehmet Görmez, “Ayasofya konusu tek başına ele alınabilecek bir konu değil, aslında çok yönlü bir konu. Ama Türkiye’de vatandaşlarımızın büyük bir kısmının böyle bir talebi yabana atılacak bir talep değildir. Ayasofya, 5 asır bu topraklarda özgürce içinde ibadet ettiğimiz bir mabedimizdir. ‘Biz burada ibadet edeceğiz’ diyorlarsa yabana atılacak bir şey değil. Balkanlarda şu anda gazino olarak kullanılan onlarca İslam mabedi var. Bütün bu konular birlikte ele alınmalıdır. Ayasofya tartışmasından yeni bir hilal, haçlı kavgası da çıkarmak da doğru değil. Ama son tartışmalardan doğrusu biraz üzüntü duydum. Neden? Bilhassa batıda yazılanlara, çizilenlere, yapılan tartışmalara baktığımızda batıda pek çok kilise satılıyor hatta bazı kişilere Müslümanlara satılıyor ve camiye dönüştürüyorlar ve orada hiç ses çıkmıyor ama Ayasofya tartışmalarına farklı pencereden katılmalarını da yadırgadığımı söylemek isterim” diye konuştu.

“RUHBAN OKULU BİR ŞEKİL TARTIŞMASINDAN ÇIKARILMALIDIR”

Mehmet Görmez, “Ruhban okulu konusu bir şekil tartışmasından çıkarılıp bir öz ve muhteva tartışmasına dönüşebilse bir günde çözülebilecek bir konudur. Yani ille belli bir mekan ve yerde olma şartını koşmadan… Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı kendi personelini nasıl yetiştiriyorsa, nasıl ki üniversite bünyesinde yetiştiriyor ve oradan mezun olanları alıyorsa… Eğer üniversite çatısı altında bir yolu yordamı, imkanı bulunarak yapılabilmenin yolu açılsaydı beki bu şekil şartlarına çok fazla takılmazdık” dedi.

dha