MESCİD-İ AKSA’YA İMAM OLMAK İSTERDİM
MESCİD-İ AKSA’YA İMAM OLMAK İSTERDİM
Mithat Cemal Kuntay, vatanın tarifini yaparken, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyor. Türk’ün vatan anlayışını en güzel şekilde ifade eden bu dizlerden de anlaşıldığı gibi, bir toprak parçasının vatan olabilmesi için uğrunda kan verilmesi gerekiyor. Bu tanıma göre, uğrunda binlerce şehit verdiğimiz Kudüs Türk vatanıdır. Kudüs’ü savunmakla Afyonkarahisar’ı, İzmir’i ve Ankara’yı savunmak arasında hiçbir fark yoktur.
Mescid-i Aksa yeryüzündeki üç faziletli mescitten birisidir. Yeryüzünün en faziletli mekânları camiler, camilerin de en faziletlileri Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescid-i Aksa’dır. Bu üç camide kılınan namazların diğer camilerde kılınan namazlardan çok daha fazla sevaplı olduğu hadisi şeriflerde bildirilmiştir.
Ebû Hureyre (r.a.), Hz. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“(İbadet için) sadece (şu) üç mescide yolculuk yapılır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî ve Mescid-i Aksa…” (Buhari, Mescidü Mekke 1, 6; Savm 67; Sayd 26; Müslim, hacc 415.511.512, Ebû Davud, menasik 94; Tirmizî, salat 126; Nasaî, mesacid 10; Darimî salat 132; Ahmed b. Hanbel, II, 234, 238, 278, 501; III, 7, 34, 45, 51, 53, 64, 71, 75, 78, 93, VI, 7,)
638 yılında, Hz. Ömer tarafından fethedilen Filistin’in başşehri Kudüs, 1099 yılında I. Haçlı seferi sonrasında Hıristiyanların eline geçmiş, Kudus 88 yıl süre ile Haçlıların elinde kaldıktan sonra Selahaddin-i Eyyûbi’nin 4 Temmuz 1187’de Hıttın savaşında Haçlıları yenmesi ile tekrar Türklerin eline geçmiş, Ünlü Türk hakanı Selahaddin-i Eyyûbi Kudus’ü 2 Ekim 1187 Cuma günü teslim alarak Haçlı hâkimiyetine son vermiştir.
Bölgede Türk hâkimiyeti tarihte ilk Müslüman Türk devleti olarak bilinen Tolunoğulları devletinin 868 yılında kurulması ile başlamış, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı egemenliğine giren Kudüs1917 yılına kadar yaklaşık 950 yıl Türk hâkimiyetinde kalmıştır. Bölgede sırası ile Tolunoğulları, Eyyübiler, Memlüklüler ve Osmanlılar hüküm sürmüştür.
İlk Kıblemiz Mescid-İ Aksa
Miraç’ta Hz. Peygamber’in ilk durağı olan Mescid-i Aksa, yüzyıllar boyu inananların yöneldiği bir kıble olarak yaşamıştır. Başlangıçta Müslümanların da kıblesi olan Mescid-i Aksa, Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların ortaklaşa mukaddes bildiği bir merkezdir. Bilindiği üzere Mescid-i Aksa aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Buhari ve Müslim’in rivayetlerine göre: “Resulullah (a.s.) Beyti Makdis (Mescid-i Aksa) tarafına on altı ya da on yedi ay namaz kıldı. Resulullah (a.s.) Ka’be tarafına namaz kılmayı arzuluyordu. Yüce Allah da şu ayeti kerimeyi indirdi: “Yüzünü göğe doğru çevirip durmanı görüyoruz. Seni hoşnut kalacağın kıbleye doğru yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü onun tarafına çevirin.” (Bakara, 2/144)
Tefsir kitaplarında yer alan rivayetlere ve tarihi kayıtlara göre Mescid-i Aksa ilk olarak Hz. Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiştir. Buhari ve Müslim’in sahihlerinde yer alan bir rivayete göre sahabeden Ebu Zer (r.a.) şöyle demiştir: “Resulullah (a.s.)’a, yeryüzüne konulmuş olan ilk mescidin hangisi olduğunu sordum. “Mescidi Haram” diye buyurdu. “Sonra hangisi?” dedim. “Mescid-i Aksa” diye buyurdu.”
Resulullah (s.a.v.)’ın miraca yükseltildiği sırada Kudüs’te bugünkü şekliyle bir cami yoktu. Ancak Hz. Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiş ve daha sonra yıkıma maruz kalıp yenilenmiş olan Mescid-i Aksa’nın kalıntıları vardı ve burası da Beyti Makdis olarak adlandırılırdı. Resulullah (s.a.v.)’ın ziyaret ettiği mekân da işte burasıydı. Beyti Makdis ibaresi bazı tarihi kaynaklarda Kudüs şehri için de kullanılmıştır. Kadı Beyzavi tefsirinde “Mescid-i Aksa” ibaresi açıklanırken: “Burada kastedilen, Beyti Makdis’tir. Çünkü o zaman orada bir mescid mevcut değildi” denmektedir.
Siyonistlerin “Siyon Mabedi” Masalları
Yahudiler bugünkü Mescid-i Aksa’nın yerinde daha önce, Süleyman Heykeli diğer adıyla Siyon Mabedi adını verdikleri bir mabedin bulunduğunu ve bu mabedden bugün geriye kalan tek şeyin Ağlama Duvarı adını verdikleri duvar olduğunu ileri sürmektedirler. (Bu duvarın Müslümanlar tarafından Burak duvarı olarak adlandırıldığını yukarıda belirtmiştik.) Bu yüzden Yahudiler Mescid-i Aksa’nın mevcut şeklini yıkarak daha önce yerinde bulunduğunu ileri sürdükleri Siyon Mabedi’ni inşa etmeyi amaçlamaktadırlar.
Bir hadisi şerifte bildirildiğine göre Resulullah (s.a.s)’ın câriyesi Meymune (r. anhâ): “Ey Resulullah! Bize Mescid-i Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir” dedi. Resulullah (s.a.v.) da şöyle buyurdu: “Oraya (Mescid-i Aksa’ya) gidin ve içinde namaz kılın.”-Hadisin râvisi dedi ki: “O zaman burası Dâru’l-Harb’di (yani Müslüman olmayanların hâkimiyeti altındaydı).”- (Resulullah (s.a.s) sözlerine daha sonra şöyle devam etti): ”Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.” (Ebu Davud, Kitâbu’s-Salât, 14)
Burada zeytinyağı bir semboldür. Yapılması istenen ise Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya önem verilmesi ve özgürlüğüne kavuşturulması için mücadele edilmesidir.
Nihal Atsız’a “Dünyaya yeniden gelseydin ne olmak isterdin diye sormuşlar” Ayasofya’nın Türk ve İslam tarihi açısından önemini çok iyi bilen merhum Nihal ATSIZ, “Ayasofya’ya imam olmak isterdim” diye cevap vermiştir. Aynı soruyu bugün bana sorsalar ben de “Mescid-i Aksa’ya imam olmak isterdim” diye cevap verirdim. Çünkü, Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılması nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığının ilanı ise, Mescid-i Aksa’nın Siyonistlerden temizlenmesi ve özgürlüğüne kavuşturulması da İslam Dünyasının tam bağımsızlığının ilanı demektir.
Ayasofya’nın cami olarak hizmete açılması nasıl ki bizim Kızılelma’mız ise Mescidi Aksa’nın özgürlüğüne kavuşturulması da Kızılelma’mızdır. Ziya Gökalp’in deyişiyle, Demeyiz taş, kaya, yürürüz yaya. Türk’üz gideriz Kızılelma’ya.