IRAK’TA NEDEN SESIN ÇIKMADI?
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Suriye’ye ilişkin açıklamalarını çok sert eleştirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Elbette ki barıştan, huzurdan yanayız ama kimse kusura bakmasın, biz terör örgütü liderinin muhatabının, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmasını istemeyiz” dedi.
Kılıçdaroğlu, Sivaslı Sanayici ve İş Adamları Grubu Derneği, Zara Sanayici İş Adamları Derneği ve İmranlı Sanayici İş Adamları Derneğinin, “Sivaslı İş Adamları Yöneticilerle Buluşuyor” etkinliğine katıldı.
Etkinlikte konuşan Kılıçdaroğlu, insanların doğdukları yerlerle bağlarını koparmamalarının son derece insani ve güzel bir duygu olduğunu dile getirerek, Sivaslı iş adamlarını tebrik etti.
Kılıçdaroğlu, “Bazen başımı yastığa koyduğumda çocukluğumun geçtiği yılları ve yerleri hatırlarım. Doğduğum yer değildi orası ama çocukluğum oradaydı, anılarım oradaydı” diyerek, herkesin benzer duygular içinde olduğunu ifade etti.
Buradaki iş adamlarının, Sivaslılara karşı kendilerini görevli hissettiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Sivas, tarihe baktığımızda olağanüstü bir kentimiz. İpek Yolu üzerinde, tarihi değerleri var, hemen her ilçesi ayrı güzellikte bir kentimiz. Cumhuriyet için de çok önemli bir yer. Kongre’nin yapıldığı, ilk kez mandanın reddedildiği yer. Bu, çok önemli. O en karanlık dönemde, oturmuşlar Sivas’ta, Türkiye’nin kurtuluşu tartışılıyor, bağımsızlığı ve özgürlüğü tartışılıyor… ‘Ne olursa olsun mandayı kabul etmeyeceğiz’ diye bildiri yayınlanıyor. Bu, Sivas’ın, Sivaslıların tarihinde olduğu gibi bu ülke için de çok önemli bir noktadır” diye konuştu.
-“Bilen var mı süreci-“-
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, çözüm süreci kapsamında yürütülen çalışmalarla ilgili eleştirilerde de bulundu.
Kendilerine sürece neden destek vermediklerinin sorulduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “İyi de biz engel olmadık ki destek verelim. Bilen var mı süreci-” dedi.
Kılıçdaroğlu, ülkede barışın ve huzurun olmasını kendilerinin de istediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bizim coğrafyamız çok zengin bir coğrafyadır. Her etnik kimlikten, her inançtan insanımız var. Bu toprakların mayasında insan sevgisi var. Hacı Bektaş’a, Yunus Emre’ye, Mevlana’ya bakın bütün bunları görürsünüz. Anadolu’nun her tarafında insan sevgisini zenginleştiren insanlarımız var. Böyle bir coğrafyada kim kavga isteyebilir- Elbette ki barıştan, huzurdan yanayız ama kimse kusura bakmasın, biz terör örgütü liderinin muhatabının, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmasını istemeyiz. Bunu açıkça söyleriz. Bu, bizim görevimiz. Bunu söylediğimiz zaman ‘Siz barışa karşı mısınız-… Hayır. Biz bu ülkede barışı en çok savunan partiyiz.
Sorun çözülsün diye ben bizzat Başbakan’ı ziyaret ettim. Yol, yöntem önerdim kendisine.
‘Parlamentoda bir uzlaşma komisyonu kuralım’ dedim. ‘Dört siyasal parti katılsın buna’ dedim. ‘Parlamento dışında, yine dört siyasal partinin belirlediği akil adamlar komisyonu oluşturalım. Görüşmeleri onlar yapsınlar, devletin resmi kurumları muhatap olmasın’ dedim. Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Millet Meclisi neden bu işin parçası olsun- Biz yasama organıyız. Ben bu uyarıları yapmazsam ana muhalefet partisi genel başkanı olarak görevini yapmamış bir genel başkan durumuna düşerim.”
Ana muhalefet partisi genel başkanının görevinin, siyasal iktidarı uyarmak olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Biz bunu yapmayıp alkış tutarsak, hükümet yanlış yaparsa vatandaş seçeneği nereden bulacak- İki görüş arasındaki olayı nasıl test edecek- Biz, kendi görevimizi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Biz süreçten büyük endişeler ve kaygılar duyuyoruz, onu da söyleyeyim. Bu, benim görevim. 76 milyon insan, Abdullah Öcalan’ın ağzına bakamaz. 76 milyon insan Kandil’deki açıklamalardan süreci öğrenemez. Bu doğru değildir. Demokrasimize yakışmıyor. 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal yapısına yakışmıyor, uymuyor” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, endişelerini dile getirdiğini söyleyerek, “Umuyoruz her şeye karşı barış olsun” dedi.
İş adamlarının, ürettiğini satamaması halinde başarılı olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bütün komşularımızla barış içinde olmak durumundayız. Suriye’nin iç işine Türkiye girmemeli. Siz şöyle bir devlet düşünebilir misiniz- Dünyadaki radikal unsurları Türkiye’ye getiriyorsunuz, bir kamp açıyorsunuz, kampta silahlı eğitim yaptırıyorsunuz, cebine para koyuyorsunuz, eline silah veriyorsunuz, gönderiyorsunuz Suriye’ye. ‘Git orada kardeşlerini öldür’ diye. 90 yıllık cumhuriyet tarihinde böyle bir olay, hiçbir iktidar döneminde olmamıştır. Biz Suriye’nin iç işine niye karışıyoruz- Bir Allah’ın kulu çıkıp açıklasın. Ben defalarca sordum, bana ‘Suriye’de demokrasi yok’ cevabını verdiler. Allah aşkına, sizin işbirliği yaptığınız Suudi Arabistan’da mı, işbirliği yaptığınız Katar da mı demokrasi var-”
Kılıçdaroğlu, tüm ülkelerde demokrasinin olmasını, kendilerinin de arzu ettiğini dile getirerek, “Zorla demokrasi ihraç edilmemiştir. Buyurun, burnunuzun ucundaki Irak’a bakın. Girdiler Irak’a 1.5 milyon Müslüman öldürüldü. Binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi. Ses çıkaran oldu mu- İtiraz eden oldu mu- Sormayacak mıyım ben ana muhalefet partisi genel başkanı olarak, ‘Kardeşim Suriye’de kan gövdeyi götürüyor, eline silahı veren sensin. 1.5 milyon Müslüman Irak’ta öldürüldüğü zaman, binlerce Müslüman kadına tecavüz edildiği zaman sesin niye çıkmıyordu-‘ diye” ifadelerini kullandı.
-Reyhanlı’daki bombalı saldırılar-
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen bombalı saldırılarda ölen 51 kişiden 5’inin Suriyeli, diğerlerinin Türk vatandaşı olduğunu aktararak, saldırıda suçsuz günahsız insanların hayatını kaybettiğini söyledi.
Reyhanlı’ya gidip incelemelerde bulunan bakanların farklı ve birbirini tutmayan açıklamalar yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, “Hedef olarak Suriye yönetimini gösterdiler. Olabilir, ellerinde veri varsa elbette suçlarız o zaman. Ancak Suriye yönetimi bir açıklama yaptı. ‘Reyhanlı’daki saldırı olayını kim yaptıysa beraber soruşturalım’ diye. Bizden tık yok. Suriye yönetimi yaptıysa belgeleri tak tak tak önüne koyalım. Neden yaptı, hesabını soralım. O zaman ana muhalefet partisi genel başkanı olarak sonuna kadar hükümetin arkasında oluruz, ‘Yeter ki hesabını sorun’ deriz.
Ne olduğu belli değil. 51 kişi hayatını kaybetti. Kimi sorumlu tutacağız- Ben Reyhanlı’daki manavı mı, Samsun’daki ayakkabı boyacısını mı ya da Sivas’taki el sanatları ustasını mı sorumlu tutacağım- Dünyanın her tarafında bu tip olayların sorumlusu hükümet gösterilir. Yönetenler onlarsa bizim de onu sorma hakkımız var” değerlendirmesinde bulundu.
-“Karanlık olay ortaya çıkacak”-
Uludere’de 34 kişinin hayatını kaybettiği olaya da değinen Kılıçdaroğlu, olayı soruşturmak üzere Meclis’te araştırma komisyonu kurulduğunu, ancak olayın üstünün kapatıldığını savundu.
Kılıçdaroğlu, “Biz bunun hesabını sormayacak mıyız-” diyerek, şöyle devam etti:
“Beni mahkemeye vereceklermiş bu suçlamaları yaptım diye. Çok mutlu oldum aslında. Neden biliyor musunuz- Bir olayı belki bu vesileyle aydınlığa çıkaracağız. Mahkemeye dilekçe vereceğiz, ’34 kişinin öldürülmesi talimatını kim verdi-‘ diye. Çünkü bu bir katliam. Faillerinin mahkemeye getirilmesini isteyeceğiz veya o emri veren kişiyi isteyeceğiz. Çünkü Genelkurmay Başkanlığı, ‘Biz orduyuz, doğal olarak hükümete bağlıyız diğer demokrasilerde olduğu gibi. Hükümet talimat verir biz de gereğini yaparız’ şeklinde açıklama yaptı. O pilota talimata kim verdi- Orduya talimatı kim verdi- O uçaklar nasıl kalktı, nasıl gitti bombaladı- Bu davanın en güzel sonucu, bir karanlık olay açığa çıkacak, yargı görevini yaparsa.”
Hükümetin, “Suriye’deki yangına benzinle gittiğini” ileri süren Kılıçdaroğlu, büyük önder Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh”, “Zorunlu olmadıkça savaş cinayettir” sözlerini hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, Suriye sınır güvenliğiyle ilgili de eleştirilerde bulundu.
-“Anayasada Türk milleti kelimesinin olmamasını kabul edemeyiz”-
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, çağdaş ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda iyi niyetle TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na üye verdiklerini söyledi.
Yeni anayasa çalışmalarına değinen Kılıçdaroğlu, “Türk milleti lafı olmasın, kimse kusura bakmasın, biz bunu kabul edemeyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucu ve önder rolünü siz nasıl göz ardı edebilirsiniz- Biz bunu kabul edemeyiz” dedi.
Kılıçdaroğlu, AK Parti’nin seçim beyannamesinde “Parlamenter sistemi güçlendirmek üzere anayasayı yeniden yapacağız” denildiğini aktararak, “Anayasa görüşmelerinin tam ortasında birden bire başkanlık sistemi… Siz halka ne söz vermiştiniz- ‘Parlamenter sistem’. Başkanlık nereden geldi- Otoriter bir yönetime doğru gidiyoruz” diye konuştu.
İstanbul Baro başkanı ve yöneticileri hakkında açılan davaya ilişkin de Kılıçdaroğlu, “Bu davayla dünyaya rezil oluyoruz” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, dünyada seçime katılan liderlerin aynı televizyon programına çıkarak görüşlerini beyan etmesinin çok yaygın olduğunu anlatarak, Türkiye’de bunun yapılmadığını söyledi.
Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nın ardından üniversitelerle ayakta kaldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, Türkiye’de ise üniversitelerin konuşamaz hale getirildiğini öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, 1970’li yıllarda ekonomik kalkınma hamlesi başlatan Güney Kore ile Türkiye’yi karşılaştırarak, Güney Kore’nin otomobillerini ve teknoloji ürünlerini dünyanın her yerinde sattığını, Türkiye’nin ise bunu başaramadığını dile getirdi.
Türkiye’de birçok alanda başarılı isimlerin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ancak siyasette bunun görülmediğini, bu nedenle Türkiye’nin bu hale geldiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, ahlaki değerleri yüksek bir toplum yaratılması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Şapkayı masamıza koyup, ‘Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar’ şeklindeki sözü çöpe atmamız gerekiyor. Doğru söyleyeni neden ödüllendirmiyoruz da bize en çok yalan söyleyeni ödüllendiriyoruz- Şu veya bu şekilde ben görevimi yapıyorum. Yanlış yapanı çağdaş demokrasilerde indirirler. Sandığa gider ‘Yanlış yaptın’ derler. Doğru söylemeyene, ‘Sen ülkeyi yönetemezsin’ derler. Japonya’da 4 saat sular akmadı diye belediye başkanı istifa ediyor. Çünkü ‘Suyun akmamasından ben sorumluyum’ diyor. Ankara’da 15 gün sular akmadı, ne oldu- Demek ki bir sorunumuz var. Bu sorunu aşmak zorundayız. O nedenle söylüyorum, benim sorumluluğum kadar, bu ülkede yaşayan her yurttaşın sorumluluğu var. Sorumlulukları paylaşacağız.