Dolar 32,5069
Euro 34,9330
Altın 2.437,78
BİST 9.717,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 18°C

“FIRAT KALKANI HAREKATI ASLA TAVİZİ, ASLA GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN ADIMDIR”

“FIRAT KALKANI HAREKATI ASLA TAVİZİ, ASLA GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN ADIMDIR”
07/03/2017 14:15
A+
A-

MHP Lideri Devlet BAHÇELİ TBMM Grup Toplantısında FURAT KALKANI HAREKATINDA GERİ DÖNÜŞ OLMAYACAK dedi.Bahçeli, “El Bab’ın TSK tarafından temizlenmesinin ardından başlayan hareketlilik ve tartışmalar Menbiç ve Rakka üzerinde yoğunlaşmıştır.
Dün YPG’nin Menbiç’ten El Bab’a Türk askerini hedef alarak havanlı saldırı düzenlemesi ve 4 kahramanımızı yaralaması bölgenin sıcak ve sarsıcı gelişmelere gebe olduğunu tekrar göstermiştir.
Askerlerimize geçmiş olsun diyor, acil şifalar temenni ediyorum.
Fırat Kalkanı Harekatı’nın yeni hedefinin Menbiç olduğu bilinmektedir.
Böylesi bir dönemde ABD’nin Menbiç’te bulunan PYD-YPG’li teröristlere ağır silah ve zırhlı araç yardımında bulunması iyi niyetle değerlendirilemeyecektir.
ABD’nin bunca ikazlara rağmen hala teröristleri silahlandırması tam bir kovboy aymazlığıdır ve samimiyetle de izah edilebilecek bir yanı yoktur.
Rakka’ya yönelik operasyon için bir yanda Türkiye’nin desteği elzem görülürken, diğer yanda YPG-PYD’nin silahla donatılması kafamızda çok fazla kuşku ve soruya yol açmaktadır.
ABD’nin, Türkiye’den Rakka operasyonu için destek mi istediği, yoksa Rakka operasyonunda PYD-YPG’li teröristlerin bulunması için iknaya mı çalıştığı net değildir.
Irak’ta IŞİD’le mücadelede görev alan ABD’li üst düzey bir asker, Rakka’nın IŞİD’ten alınmasını Türkiye ile görüştüklerini, ancak PYD-YPG’li teröristlerin de bir şekilde operasyona katılacaklarını söylemesi kuşkularımızı doğrulamaktadır.
Ayrıca bazı PYD elebaşlarının ABD’nin, Türkiye müdahale etmesin ve kendilerini korusun diye Menbiç’e askeri üs kurduğunu itiraf etmeleri Rakka operasyonu hazırlık sürecini şimdiden şaibeli hale getirmiştir.
Türkiye, sınırlarının ötesinde hiçbir terör unsurunun bulunmasına onay vermeyeceğine dair kararlılığını Fırat Kalkanı Harekatı ile ortaya koymuşken, bu azmin ayak oyunlarıyla bozulmaya çalışılması dikkatlerimizden kaçmamıştır.
Sınır ötesinde aradığımız macera değil, meşru haklarımızdan kaynaklanan çabalarla sınırlarımızın teröristlerden arındırılması ve en kısa sürede Suriye’nin istikrara kavuşturulmasıdır.
Bu arada ABD’ye ait bazı zırhlı araçlar ise Menbiç’in kuzeyinde görüntülere takılmıştır.
Hatta bu araçlardan kimileri terk edilen Süleyman Şah Türbesi’nin etrafında da görüntülenmiştir.
Bu haberlerin yayılmasıyla ülkemizde kamuoyu tepkisi oluşmaya başlamışken, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi’nin hafta sonu bir gazeteye verdiği röportajında “Nasıl ki El Bab’ı aldıysanız, biz de Menbiç’i aldık. Menbiç konusundaki kararı vermek istiyoruz. ABD bütün dinamiği yönlendirmek için orada” ifadelerini kullanmıştır.
Acaba bu eski büyükelçi kimin adına konuşmakta, neyin mesajını vermektedir?
ABD’den aldığı güçle Menbiç’i takviye etmeye başlayan teröristler, buranın etrafına, tıpkı Sur’da, tıpkı Nusaybin’de olduğu gibi hendekler kazmaya başlamış, kimi noktalarda üs bölgeleri inşa etmeye koyulmuşlardır.
Diğer yandan Esad rejimine bağlı olan ordu güçleri de El Bab’ın güneyinden, Tadif yönünden başlattığı ilerleyişini Menbiç’e kadar sürdürmüştür.
Bu esnada Esad rejimi ve PYD’li teröristler arasında bazı anlaşmaların sağlandığına dair işaretler vardır.
Bütün bunlar oluyorken Rusya Genelkurmayı, PYD ve Esad arasında varılan anlaşma gereğince, 3 Mart’tan itibaren Menbiç’teki PYD’ye ait mevzilerin rejime devredildiğini ilan etmiştir.
Ve bu gelişme kimin elinin kimin cebinde olduğunu göstermiştir.
Ayrıca Rus Genelkurmayı adına açıklamayı yapan yetkili, bu durumdan ABD’yi de haberdar ettiklerini söylemiş, ABD kaynakları da aynı durumu ne tuhaftır ki doğrulamıştır.
Menbiç’te yaşanan son örnek ABD ve Rusya arasındaki gelgitli, ama saman altında yürütülen düzenli ilişkileri gözler önüne sermiştir.
Zira birbirine görüntüde zıt olan iki ülkenin, çıkarları gereğince PYD’ye siyasi ve askeri açıdan destek olduğu şimdiye kadar biliniyorken, bunun ortaklık mekanizmasına döküldüğüne ilk kez şahitlik edilmiştir.
Her iki ülkenin PYD’yi kendi kontrolüne almaya çalıştığı yönündeki görüşlerin, Menbiç’te PYD’yi koruma altına almayı amaçlayan bir ortaklık anlayışına dönüşmesi tehlikeli bir kumpastır.
Bu çerçevede Milli Savunma Bakanı’nın Menbiç’te son dönem yaşananlarla ilgili olarak söyledikleri, PYD ve IŞİD’in örtülü olarak birlikteliğine atıf yapması ibretliktir.
Bunca farklı yapılanmanın bir araya gelmesine sebep olan ortak düşman algısının Türkiye olduğuna şüphe yoktur.
Bu durum karşısında Suriye’de atılması gereken adımların her zamankinden çok daha dikkatli ve titiz şekilde el alınması zorunluluk, beka düzeyinde mühimdir.
Bütün bu gelişmelere ilave olarak IŞİD’le mücadeleyi hızlandırmak adına, ABD Savunma Bakanlığı tarafından oluşturulan planın sadece askeri değil, diplomasi, finans ve istihbaratı da ilgilendiren küresel bir plan olduğu geride bıraktığımız hafta duyurulmuştur.
Bugüne kadar Ortadoğu politikasında ısrarla IŞİD’e odaklanılması gerektiğini söyleyen ABD yönetiminin, yeni dönemde hedef ve çerçeve büyütmesinin arka planında ne yatmaktadır?
Bir dönem tedavülde olan Büyük Ortadoğu Projesi acaba yeniden ısıtılıp bölgenin gündemine mi getirilmektedir?
Böylesi bir zaman diliminde Ortadoğu’da NATO benzeri bir askeri ittifak kurma girişiminin ABD ve İsrail tarafından desteklenmesi ve teşvik edilmesi kimin hesabına hangi amaçları ihtiva etmektedir?
Önümüzdeki süreç bu soruların cevabının bulunacağı bir dönem olacaktır.
Ancak kuşkusuz ki böylesi bir dönem içerisinde öncelikli ve acil olan en temel gelişme ABD’nin Suriye’de ilan edilmesini öngördüğü güvenli ve uçuşa yasak bölgeler seçeneğidir.
İkinci olarak, bu güvenli bölgelerin nasıl tesis edileceği, hangi ülkeler tarafından müdafaası ile beraber kimler tarafından ve nasıl finanse edileceği önemli olan bir başka meseledir.
Türkiye için Fırat Kalkanı Harekâtı beka konusudur. Ve asla tavizi, asla geri dönüşü olmayan çetin ve milli bir stratejik adımdır.
Parti olarak elbette Suriye ve Irak’taki tarihsel haklarımızla birlikte, milli güvenlik ve toprak bütünlüğümüzü savunan askeri ve siyasi kararlara seve seve, gönül huzuruyla sonuna kadar destek vereceğimiz herkesçe tekraren bilinmelidir.”