Dolar 34,6433
Euro 36,3761
Altın 2.910,55
BİST 9.671,41
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 12°C
Az Bulutlu
İstanbul
12°C
Az Bulutlu
Çar 13°C
Per 14°C
Cum 16°C
Cts 15°C

Devlet Bey diyorsa bir bildiği vardır…

12/01/2019 03:13
A+
A-

Devlet Bey diyorsa bir bildiği vardır…

( 2002’den bu güne Devlet Bey’in bozduğu oyunların perde arkası..! )
Ülkücü milliyetçi hareketin Lideri Devlet Bey 8 Ocak 2019 tarihindeki MHP grup konuşmasında son derece dikkat çeken bir tesbitte bulundu
‘’Özellikle 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine yaklaştıkça ihtilaf ve anlaşmazlıklar alarm verici boyutta serpilmektedir. Bize öyle geliyor ki gizli ve gizemli eller devrededir. Bu düşmanlıkların hepsi üst bir akıl tarafından planlanıp toplumsal hayata indirilmektedir. 31 Mart 2019’a kadar bu kapsamda daha da fazla olay ve gelişmeye şahit olma ihtimali ziyadesiyle vardır ve fazladır’’
Devlet Bey bu gün bu ikazı yapıyorsa ve diyorsa ki:
‘’Türk vatanı asırlar içinde sahnelenen pek çok fedakârlığın, pek çok kahramanlığın mahsulü olarak var olmuş, bundan sonra da aynı iştiyak ve iradeyle varlığını koruyacaktır. Kutlu ecdadımızın hatıraları, aziz şehitlerimizin emanetleri Allah’ın izniyle zayi olmayacak, hiçbir zaman da ziyan kabul etmeyecektir. Türk milletini izale ve imha gayretleri dün olduğu gibi bugün de akamete uğrayacaktır. Şerefli mazimizin her sayfasında beka dedik belaları def ettik; millet dedik zilleti tepeledik, inanıyorum ki aynısını yine yapacağız, yine aynı başarıyı göstereceğiz. Kaldı ki varoluşumuzun payidarlığı, istikbalimizin pekişip perçinlenerek güvenceye alınması buna bağlıdır. ‘’
mutlaka bir bildiği gördüğü bir tehlike vardır.
Çünkü o öngörülüdür bunun ispatı geçtiğimiz yıllarda çok olmuştur ve hiç yanılmamıştır.
Tarihler 1 Kasım 2015 gösterdiğinde Küreselciler, Fetöcüler PKK Sayın Devlet Bahçeli’yi “yemeyi” kafalarına koymuşlardı
CHP ve HDP ise Bahçeli’yi “günah keçisi” olarak göstermeye çalışıyor parti içinde homurdanmaların fitili ateşlenmişti
MHP tabanı başka duygularla hareket ediyor; biraz buruklar, kafalar durmadan karıştırılıyor liderlerin izlediği politikayı iyi niyetliler anlamaya hesabı olanlar fitneye çalışıyorlar.
Aradıkları sorunun cevabı şu:
Devlet Bahçeli önüne gelmiş iktidar imkanını neden elinin tersiyle itti ve kötü adam olmayı bilerek ve isteyerek seçti? Algı bu yönde oluşturuldu..
Peki gerçek neydi…!
Gerçekten Bahçeli neden iktidar olmadı da AK Parti’nin tek başına iktidar olmasının yolunu açtı?
Devlet Bahçeli 2002’de ne yaptı ise, 7 Haziran’dan sonra aynısını yaptı.
O zaman DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı. Bülent Ecevit Başbakandı.
Almanya’da bir toplantı yapıldı. Hürriyet grubunun Almanya tesislerinin açılışı vesilesi ile.
DSP içinde darbe yapılacak Ecevit Başbakanlık’tan düşürülecek, Türkiye’yi tam anlamıyla IMF’ye bağlayacak, adeta Batı’nın müstemlekesi bir ülke için yeni bir hükümet kurulacaktı.
Nedeni de Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli’nin Irak’a ABD’nin Türkiye üzerinden operasyon yapılmasına karşı çıkmalarıydı.
Bahçeli o tehlikeyi gördü ve “seçim” dedi. Sandığı milletin önüne koydu.Devlet adamlığı kimliği ile Millet için,Devlet için,Vatan için Gerekirse Partisini Ötelemeğe karar verdi
2002’de kendisi dahil herkes o sandığın dışında kaldı.
Devlet Bey ve MHP bedel ödedi. Türkiye kazandı. 1 Mart 2003’te yeni Meclis CHP Genel Başkanı sıfatıyla Deniz Baykal’ın dik duruşu ile tezkereyi reddetti.
Deniz Baykal da o kararının bedelini kaset operasyonuyla ödedi lakin Türkiye o karar sonrası İslam Dünyası ile buluştu, gönül coğrafyasına açıldı.
Bugüne gelen yolun ilk taşını Devlet Bahçeli tek başına aldığı erken seçim kararı ile döşedi.
367 garabetini elinin tersiyle iterek meclise girdi ve Cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştirdi. başörtüsü konusundaki duruşunu, Anayasa değişikliği gibi kritik konulardaki tavırlarından söz etmeye bile gerek yok…Hep Devlet adamlığı ön plana çıktı..
7 Haziran sonrası Devlet Bahçeli ne yaptı?
7 Haziran 2015 Seçim sonuçlarının ne anlam ifade ettiğini daha ilk anda gören yegane isim Devlet Beydi
Daha sandık kapanmadan “seçim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çok eleştiren Devlet Bahçeli, “Erdoğan karşıtlığı” üzerine siyaset yapılmasına izin vermedi.
Önce HDP’yi dışladı. “Onunla asla yan yana gelmem” dedi.
Rövanşist anlayışı berhava etti. 3’lü blok içinde olmadığını ilan etti.
Çözüm sürecinden dolayı AKP ile de Hükümet kurmayacağını söyledi.
Geriye tek seçenek bıraktı: AKP-CHP Hükümeti.
CHP-MHP (içerden veya dışardan HDP destekli) hükümeti bir cephe oluşturuyordu. Bu Hükümet, karşısına Erdoğan’ı ve AKP’yi alacaktı.
AKP-MHP Hükümetini doğrusu her iki seçmen tabanı istiyordu. Ancak bu Hükümetin de bir başka cepheleşme olduğunu Bahçeli gördü. Kürtler kendilerini dışarda hissedecekti. Başkaları da “demokrasi güçleri dışarda kaldı” kampanyasını başlatmak için hazır bekliyordu.
Devlet Bahçeli o meşhur “Hayır”ları ile bu iki hükümet modeline hayır dedi.
12 Eylül öncesini yaşamış olan Bahçeli cepheleşmenin ne olduğunu, kimlerin nasıl o cepheleri inşa ederek binlerce ülküdaşımızın şehit olmasına neden olduğunu bilen bir siyasi liderdi.
O dönemleri yaşamış biri olarak Devlet Bahçeli Türkiye’nin bir 10 yıl daha kaybetmesine izin vermedi veremezdi.
Pekala, AKP-CHP hükümeti kurulabilirdi. Ancak AKP ve CHP başta olmak üzere Türkiye böyle bir koalisyona hazır değildi.
Bunu gören isim de Recep Tayyip Erdoğan’dı.
AKP-CHP koalisyonunu önleyen isim Erdoğan oldu.
Seçime gidileceği anlaşıldığı an Türkiye’ye saldırılar başladı. Suruç’ta bomba patlatıldı ardından Ceylanpınar’da iki polis uykusunda öldürüldü.
Arka arkaya şehitler gelmeye başladı.
Devlet operasyon kararını uyguladı. PKK, IŞİD ve FETÖ aynı anda hedef alındı.
Saldırıların bir amacı da Türk kamuoyunu provoke etmekti.
Nitekim birileri harekete geçti, komşusu Kürt esnafına saldırmaya kalkıştı.
Birden sokak hareketlendi.
Ülkücülerin sokağa çıkmasına asla müsaade etmeyen Devlet Bey
İlk kez ülkücülerin sokağa çıkmasına göz yumdu
Neden?
Bunu ilk anda kimse anlamadı.
Ülkücüler bir yaz günü akşam saat 19.00’da Türkiye’nin pek çok şehrinde sokağa çıktı ve sokağı, sokağı karıştırmak isteyenlerden temizledi.Yani Sövene dilsiz, vurana elsiz kalınmadı

Kontrol etti, sükûneti sağladı, provokasyonları önledi.
Türkiye’yi karıştıramayan küreselciler bu defa bir büyük planı üç başkentte aynı anda uygulamaya kalkıştı.
Ankara Garı’nda bomba patlattılar, 102 insanımızı öldürdüler.
Millet hedefin Türk Devleti olduğunu anladı. Bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyenler önce Türkiye’yi bertaraf etmek istiyorlardı.
Devlet Bey , o andan itibaren seçim kampanyasını askıya aldı
Bu gün sorduğu ve cevap verdiği soruyu “Bana ‘belediye mi,beka mı’ derseniz,‘beka’ derim.
O gün
Parti mi Millet mi; Parti mi Devlet mi; Parti mi Vatan mı?
Sorularına Devlet Bahçeli önce millet, önce devlet, önce vatan cevabını verdi.
Bir büyük oyunu bozdu.
Yine aynı oyun
Şimdi küreselcisi, paralelcisi, bölücüsü CHP’lisi İP’lisi İpsizi Bahçeli’ye diyor ki “Biz seni yiyeceğiz.”

Dvlet Bey de onlara diyor ki
‘’Türk milleti de bunlara kanmayacak. Sövene dilsiz, vurana elsiz kalmayacağız. Özgürlük bir başkasının güvenliğine ve dokunulmaz haklarına tecavüz ettiği andan itibaren ölümcül bir virüse dönecektir. Özgürlük demek hıyanete cevaz, husumete onay vermek anlamına gelmeyecektir.. Yıllarca üniversitelerde sadece eğitimlerini tamamlama gayesi taşıyan tertemiz milliyetçi-ülkücü gençleri eli satırlı faşistler diye gösterip asıl canileri ve terörist bakiyelerini uslu ve terbiyeli öğrenciler diye yutturmaya çalışan özgürlük bezirgânlarını da, insan hakları şarlatanlarını da ne unuttuk ne de affettik. Bize onursuz özgürlük dersi verenlerin, mütekebbir bir edayla, tehditvari bir sedayla durum ve konum hatırlatması yapanların yaşarmayan gözleriyle, kızarmayan yüzleriyle kuyumuzu kazmalarına asla izin vermeyeceğiz. Bunların maskesini indirmeye ant olsun devam edeceğiz. Bunların oyunlarını şart olsun azimle bozmayı sürdüreceğiz. Özellikle 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine yaklaştıkça ihtilaf ve anlaşmazlıklar alarm verici boyutta serpilmektedir. Bize öyle geliyor ki gizli ve gizemli eller devrededir. Kavga, kargaşa ve kutuplaşma sanki özel olarak kurgulanıp toplumsal bünyeye zerk edilmektedir. Milletimizin sinir uçlarıyla oynanmakta, sabrı test edilmektedir. Cepheleşmeler kasti olarak bilenmekte, hassasiyetler kaşınmaktadır. Casusların kindar kışkırtmalarına, işbirlikçilerin karanlık faaliyetlerine azami dikkat ve uyanıklık göstermek lazımdır. 31 Mart öncesi ülkemizin huzurunu kaçırmak istiyorlar. Sokakları karıştırmayı projelendiriyorlar. 1 Nisan sabahı için hazırlık yapıyorlar.31 Mart 2019’a kadar bu kapsamda daha da fazla olay ve gelişmeye şahit olma ihtimali ziyadesiyle vardır ve fazladır. 31 Mart 2019’da zilletin öne çıkması, hezimetin önümüzü kesmesi amacıyla hummalı ve huşunet dolu bir gayret sarfedilmektedir. Türk milletinin bu bayat senaryolara karnı toktur. 24 Haziran 2018’de milli uyanışı kundaklayamayan, milli dirilişe engel olamayan iç ve dış odaklar 31 Mart 2019’da da aynısına mahkûm olacaklar ve sukutu hayale uğrayacaklardır. CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden PKK ve FETÖ’süne kadar kim Türkiye’nin tarihsel yürüyüşünü kesmek istiyorsa onunla hesabımız mahşere kalmadan bu dünyada görülecektir. Türk milleti cevheri de görüyor, çürüğü çarığı da biliyor. Hiç kimse şansını fazla zorlamasın. Hiç kimse nifakı geçim kapısı, namertliği ümit çeşmesi görmesin. Herkes ayağını denk alsın. Biz de ne verilecek toprak parçası, ne vazgeçilecek insan varlığı, ne de çizilecek sınır hattı asla yoktur. Aksini iddia edenlerin ya canıyla zoru, ya da cehaletiyle sorunu vardır ve bunlarla mücadele bizim mukaddes bir vazifemizdir. Cumhur İttifakı Cumhuriyet’in açık bahtı, Türkiye’nin ve Türk milletinin asıl bekasıdır. Bu itibarla diyoruz ki; ya beka, ya da bela. Ortası yoktur, başka alternatif kalmamıştır. 31 Mart 2019, Cumhuriyet’in 100.yıldönümüne giden sürecin en kritik yol ağzıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tam manasıyla yerleşip, kurum ve kurallarıyla kökleşebilmesi için 31 Mart 2019’un demokratik ve güvenli şekilde geçilmesi şarttır. Tekraren uyarıyorum: 1 Nisan sabahı istikrarsızlık hayali görüp sarı yelek hülyasına kapılanlar varsa buna pişman olacaklardır. Sandıkta bulamadıklarını sokaklarda aramak için el ovuşturanlar, FETÖ-PKK’nın dümen suyunda sözde demokrasi ve özgürlük kılıfına bürünüp kanunsuz eylem ve gösteri hazırlığı içinde olanlar yanlış hesabın Türk milletinden döneceğini çok iyi bilmelidirler. ‘’
Mahalli seçimlerdeki Cumhur İttifakını bu çerçevede değerlendirmek lazımdır..Ankara Belediye Başkanı olmak isteyen CHPİPli yayvan ağızlınin ”benden beka sorunu olur mu,ben ülkücüyüm” basitliğinde değil..!
Şunu bilmiyorlar.ki artık Türk Millet uyanmıştır
Bu millet “Adam”ını artık hiç kimseye yedirmiyor.
Millet için, Devlet için, Vatan için Partisini feda edene Adam denir.
Var olsun DEVLET var olsun Ebed Müddet Türk Milleti…

İhsan Akan