Dolar 34,6486
Euro 36,3661
Altın 2.928,18
BİST 9.636,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 12°C
Çok Bulutlu
İstanbul
12°C
Çok Bulutlu
Çar 13°C
Per 14°C
Cum 16°C
Cts 14°C

Çanakkale Savaşları yada Hilal ile Haç’ın Savaşı!

19/03/2018 10:13
A+
A-

Çanakkale Savaşları yada Hilal ile Haç’ın Savaşı!

Türk tarihinde Mart ayı çok önemli olayların geçtiği bir ay olmuştur. İşte bu yazımızda

Mart 1915’de binlerce insanımızı kayıp verdiğimiz, buna mukabil düşmana asla geçit

vermediğimiz; Çanakkale Savaşlarından ve zaferinden bahsedeceğiz. Öncelikle ve

özellikle belirtmeliyim ki, bu savaş. Türk milleti adına tam bir kahramanlık

destanıdır…

Hem de eşi benzeri bu dünyada asla görülemeyecek türde bir kahramanlık destanıdır!

Bu savaşların yapılmasının birkaç temel nedeni ve sonucu vardır diye düşünüyorum.

Konuyu fazla derinlere inmeden ve tarihçilere bırakarak kısaca irdeleyecek olursak

şunları görürüz!

Çanakkale önlerine kadar gelen itilaf devletlerinin her ne kadar amaçlarının;

  1. a)Ekonomisi kötüye giden Rusya’ya yardım etmek.
  2. b)O tarihlerde müttefikimiz(!) sayılan Almanların iki gemisinin Boğazları geçip

Rus limanlarını bombalamasını cezalandırmak şeklinde dillendirseler de…

Asıl amaçları nettir ve Haç’ın, Hilal’i tamamen yok etme arzusudur.

 

Bu temel amaçlarının yanı sıra diğer bir amaçları, Hilal’in temsilcisi ve önderi olması

hasebiyle, yukarıda belirttiğimiz asıl amaçlarına engel gördükleri Türkleri Anadolu’dan

kesinlikle söküp atmaktı! Nitekim bu uğurda başta Haçlı Seferleri düzenlemek de dâhil

geçmişte her türlü alçakça girişimi yapmışlardı.. Ayrıca ta o zamanlardan itibaren Orta

ve Yakın Doğu’yu yani petrol/enerji bölgelerini tümden işgal etmeyi kafalarına

koymuşlardı. Fakat Türkler bu arzularına da en büyük engeldi…

Bir başkası ise, ilk ikisini gerçekleştiremeseler bile, en azından bize karşı geçmiş

mağlubiyetlerin tamamının hesabını öyle veya böyle Türk milletine ödetmekti…

İşte bunun için zamanın geldiğini, şartların kendileri açısından uygun olduğunu

düşünerek; en kuvvetli donanmalarla ve yüz binlerce askerden oluşan askeri birliklerle

geldiler…

Bildiğiniz üzere, Çanakkale Savaşları:

Viyana bozgunumuzdan sonra sürekli geri çekilmeye zorlanan, bunun neticesinde

aralıklarla ve sürekli ricat eden Devlet-i Aliyye’nin (Osmanlı Devletinin),

bu çekilmelere uzun bir süre sonra ilk defa son vererek; karşı duruşunu sergilediği çok önemli bir savunma savaşıdır.

Ve bedeli bize oldukça pahalıya mal olan, ancak düşmana da oldukça pahalıya

ödettirilen çok önemli bir karşı koyuşun şanlı destanıdır.

Bu kahramanca yapılan mukavemetle çok şükür ki, Haçlılardan müteşekkil düşman

ordusu, Çanakkale’de geçici de olsa durdurulmuş. Müstevlilere atılan bu tokat onları

oldukça sersemletmiştir. Bu sayede de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun ilk

temelleri orada atılmıştır.

Düşman devletler gerçekten bu azim ve kararlılık karşısında çok şaşırmışlardı. Ancak

afallamalarına gerek yoktu. Çünkü bağımsız son Türk yurdunda, var olma mücadelesi

veren ve bu uğurda varını, yoğunu ortaya koyup, emsali görülmedik bir kahramanlık

sergileyen canını dişine takmış Türk milleti vardı karşılarında.

Hatta geri dönmeyi dahi asla düşünmeyen ve haklı olarak “Bedr’in Aslanları”yla eş

tutulan Kahraman Mehmetçiklerimiz vardı!

Bizzat cephede ordusunun başında olan ve “Sizlere savaşmayı değil ölmeyi

Emrediyorum” diyen Muhteşem Türk, Gazi Mustafa Kemal vardı…

Ve… Bu emre; 57.’inci Alay örneğinde olduğu gibi bir saniye dahi düşünmeden derhal uyan

ve tamamı oracıkta şehit olan cesaret timsali askeri birliklerimiz vardı!

Daha çocuk sayılabilecek gençler…

Askeri ve sivil rüştiye ile idadi ve darülfünun ve de Mekteb-i Harbiye talebeleri de dâhil

bütün “kınalı kuzularımız” gözünü kıpmadan ölüme gitmişlerdir.

Yani Mehmetçiklerimizin yanı sıra, okumuş insanımızın neredeyse tamamı bu savaşta

ya şehit ya da gazi olmuştu…

Kısaca; Ezan, vatan, millet, bayrak ve namus aşkına, bir an bile tereddüt etmeden hiçbir

millete nasip olmayan bir davranışla hepsi ölüme koşmuşlardı…

Savaş denizde ve karada çok kanlı geçmiş, dolayısıyla Çanakkale Savaşları sırasında

veya sonrasında; benim köyüm de dâhil, Anadolu’nun hemen her köyüne, kentine bir

şehit ya da gazi haberi gitmişti.

Yine bildiğiniz üzere geçici durdurulmuş işgal güçleri; bir süre sonra Türkleri

Anadolu’dan tamamen söküp atmak ve yok etmek üzere son bir hamle daha yaptılar.

Yani bunu bir kez daha maşaları eliyle yeniden denediler…!

Ancak düşman kuvvetleri, Polatlı önlerine kadar gelmelerine, hatta bu mübarek

toprakları 3 yıl, 3 ay 24 gün süreyle pis çizmeleriyle kirletmelerine rağmen yine de

başarılı olamadılar.

Çok şükür ki, geç oldu, güç oldu amma, sonunda “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir.

İleri!..” komutuyla Eğe’de denize döktük, emperyalist devletlerin kuklası olan bu

aşağılık paryaları!…

Ve geldikleri gibi de gittiler!

***

Değerli okurlar,

Şimdi bu anlattıklarımızın ışığında sizlere soruyorum:

Merhum Akif’in de “Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” dediği

ve binlerce kilometre uzaklıktan Çanakkale’mize gelenlerin hakikaten ne işi vardı bu

topraklarda?

Onları biz mi davet etmiştik?

Şüphesiz bu soruya hepinizin cevabı elbette “hayır” olacaktır!

Fakat yazı başında da belirttiğimiz gibi. Günümüzde de göz göre göre

gerçekleştirdikleri işgallerini, sömürgeciliklerini ve kendilerinin alçakça yaptıkları

soykırımlarını unutturmaya çalışan bu çete devletler. Bundan tam 103 sene önce, Hilal’i

ve onun nezdinde de Türk milletini yok etme hayali uğuruna hem benim milletimden,

hem kendi gençlerinden, hem de sömürgelerinden getirdikleri yüz binlerce askerin,

burada toprağa gömülmesine neden olmuşlardır.

Yazık değil miydi bu kadar kıyılan cana?

***

Özetle:

Geçmişin acı olaylarından önemli dersler alarak vatanımızın, bayrağımızın kıymetini

bilelim ve geleceğimizi çok iyi plânlayalım.

Bilge Kağan’ın;

“Ey Türk Titre ve Kendine”; sözüne hemencecik hamaset nitelemesi

yapmadan önce şöyle bir düşünüp, gerçek manasının ne olduğunu anlamaya çalışalım..

Türk’ün Şeref madalyası olan Çanakkale Savaşlarını destanlaştıran erinden

komutanına kadar bütün has evlatlarıyla birlikte, bu muhteşem savunmaya karşılıksız

katkı sağlayan vefakâr milletimizin cümlesinden Allah razı olsun. Bu vesileyle toprağa

verdiğimiz aziz şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet, minnet ve dualarla bir kez daha

anıyor. Ve “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diyen, İstiklal

Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un bir bölümünü hemen altta sunduğum

muhteşem şiirinin tamamını tekrar tekrar okumanızı hararetle tavsiye ediyorum…

 

Çanakkale Şehitlerine:

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

….

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber…

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…

HARUN KILIÇ

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR