ÇAKICI: ERDOĞANI UYARDI MEDYAYI İKAZ ETTİ GENÇLERE ÖĞÜT VERDİ
TEKİRDAĞ 1 NO’LU F TİPİ CEZAEVİNDE BULUNAN SON KABADAYI ALAATTİN ÇAKICI, CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA YAZMIŞ OLDUĞU TERÖRÜN ÖNLENMESİ VE TERÖRLE ETKİLİ MÜCADELE KONUSUNDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİ İÇEREN MEKTUBU.
Ayrıca mektup’da Medyaya ikaz etti, Gençleri uyardı ve en önemlisi de terör örgütünün 17 maddelik planını açıklayarak kamuoyunu bu konuda bilgilendirdi ve her türlü tedbirin alınmasını önerdi.
Çakıcı Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinden UYAP kanalı ve avukatı aracılığıyla yayınladığı mektubunda yine dikkat çekici açıklamalarda bulundu. “Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Aziz Türk Milleti Önünde Kamuoyuna Saygılarımla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Makamına” ifadesiyle başlayan mektupta şu ifadeler yer aldı: “Sayın Cumhurbaşkanlığı Makamına, Aziz Türk Milletine ve Dünya kamuoyuna saygılarımla. Tarih, tüm sosyal yaşamı içine alan dinlerin oluşumu, güçlü devletlerin kuruluşu, medeniyetlerin oluşumu-gelişimi, devrimler, karşı devrimlerin, sömürgeci devletlerin yayılması, sekülerizm, laik anlayışın, hümanizmin ilkel yaşamdan günümüze kadar kabile savaşları, devletlerin tarih sahnesinden var ve yok oluşları, din ve mezhep savaşları, güzel sanatlar, Rönesans, reformlar, sanat tarihi, batının aydınlatılması süreci, felsefe-mantık, bütün pozitif bilimlerin sanayi devrimi, sömürgecilik devrinin, süper güçlerin dünyayı sömürüp asırlarca devletleri silah, şiddet, baskı ile hem misyonerler vasıtasıyla inançlarını değiştirmek, insan gücünü sömürerek o günün koşullarında ürettiklerini gaspetmek, kapitalizm, ezilen milletler üzerinde dünya hakimiyetini kurmasıyla vahşi batının dünyayı yaşanmaz hale getirdiği tarih literatüründe bilinmektedir.
TARİHSEL BİR SÜREÇ
1.Dünya Savaşından Sovyet devriminin oluşumu, 2. Dünya Savaşından sonra iki kutuplu soğuk bir savaş dönemi geçiren dünyamız 1948’den sonra 1970’li yıllara kadar sömürülmüş. Ülkeler hızla özgürlüklerine kavuşmalarına rağmen hâlâ batıya ekonomik olarak sömürgeciliği devam etmektedir. Proletorya diktatörlüğünün sözlük anlamı proletor ve emekçi kesim için demokrasi, burjuva için despottur. Özünde sosyal emperyalist, faşist, slav milliyetçiliğidir Çarlığın devamı olan bir sistem zamanında. Uzay teknolojisine sahip ekonomisi sıkışmışken dağılma süreciyle ekonomisini düzelterek şu anda eski gücüne kavuşan Rusya Federasyonu adı altında Kızıl Çin sosyal faşist devletiyle Şangay Beşlisini kurarak batıya karşı bir blok oluşturan Şangay Beşlisine yeni devletlerin üye olması gözlemci statüsü vererek tıpkı AB gibi bir birlik oluşturarak soğuk savaş dönemini başlatmışlardır.
TARİH ASLINDA NE DEMEKTİR?
Sömürgeci, ırkçı batı gibi Rusya Fedarasyonu, Çin ayağı kış uykusunda olan Hindistan, Rusya’ya göbekten bağlı Bağımsız Devletler Topluluğunu, Pakistan’ı da oynak İran’ı da kendi eksenine çekmeye çalışan elmanın diğer yarısı olan Şangay patronları dünyadaki bazı bölgeleri yaşanmaz hale getirmiş, getirmeye uğraş veriyorlar, gelişmemiş doğal kaynaklarına sahip yüksek olan ülkelerde etnik, kimlikleri, mezhep farklılıklarını sürekli kaşıyarak ülkeleri daha iyi sömürmek için milyonların ölümüne sebep olan kanla beslenen milletleri sömüren, insanlığın ve dini inançların düşmanı olan bu süper güçlerin tarih sürecinde yaşananlardan ölçü almayanlarla tarih sahnesinden silinip gidecek. Ülkelerini kaybedip kültürlerini de belirli bir zaman diliminde asimile olacaktır. Özgür olmayan federal bir yapının içinde yaşamlarına devam edecekler. Tarihi bazı tarihçiler şöyle tanımlar: “Bilinmeyen bir zaman diliminden yine bilinmeyen bir zaman dilimi arasındaki zamanaşımına tarih denir.” Bahsettiğim olaylar ve oluşumla bu zaman dilimleri arasındaki zaman akımı içerisinde oluşmuştur. Tarihin içerisinde bahsettiğim oluşumları sadece çok küçük bir minyatür şeklinde anlatmaya çalıştım.
1978’DE OLUŞTURDULAR
Sayın Cumhurbaşkanlığı Makamına… Yasama-Yürütme’nin başı ve üyelerine devletimizin her kurumunda görev alan en üstteki bürokratlara hiyerarşik bir düzen içinde tabandakine kadar yargının tabanından tavanına kadar her üyesine devletimizin tüm kurumlarındaki asayiş ve ülke güvenliği ile ilgili kahraman mensuplarına Türkiye Cumhuriyeti Devletine gönül vermiş Aziz Milletimizin tüm bireylerine, yandaş medya diye tabir edilen TV ve basın mensuplarına, her şeye muhalif olan anti medya ve basın mensuplarına 1960’lı yıllarda Fransa’da başlayıp talebe hareketlerinin ülkemize sıçrayan 12 Eylül’e kadar devam eden masum görünüp küresel güçlerin üzerimizdeki baskı ve yönlendirmesiyle hafızalardan silinmeyen ülkemiz kardeş kavgasıyla travma yaşadı. Bu travmanın içinde olan ve olmayan herkes nasibini aldı. Kürt solu, Türk solunun duygularını kullanarak Sovyet ve Batılı güçlerin yönlendirmesiyle 1978’de PKK’yı oluşturdular.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TARİHÇESİ
Partiya Karkeran Kürdistan adı altında sosyalist işçi partisini kurarak Suriye’ye geçerek, Esad’ın babası Hafız Esad Sovyetlerin, Almanya, Fransa, Yunanistan, Belçika, Hollanda başka Avrupa ülkelerinin, Ermenistan ve dünyadaki Ermeni lobisini palazlandırıp bir Truva Atı gibi Türkiye’ye karşı kullanarak ilk eylemleri Şemdinli-Eruh baskınıyla uluslar arası ilk silahlı propaganda eylemlerini gerçekleştirip, uluslar arası alanda ismini duyurmuştur. Sovyetlerin dağılma süreciyle Osmanlıyı tarih sahnesinden silen emperyalist batı, Ortadoğu petrollerine sahip olmak için bir asırdır mezhep-etnik farklılıkları kaşıyarak bugünkü şartlara taşımıştır. Belçika Ardenler’de kamplar kurarak Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya özel kuvvetleri tarafından eğitilerek, pasaport verilerek eğitilenleri Şam’a göndermek suretiyle Suriye sınırları üzerinden ülkemize girerek büyük katliamlar yapmışlardır.
BUNLAR ASLINDA NE İSTİYOR?
1.Körfez Savaşı’ndan sonra Kandil’e çekilerek yine batılı güçler tarafından ekonomik, askeri eğitimler verilmek suretiyle batılı gizli servislerin her türlü bilgi sızdırmasıyla ülkemizdeki şiddet olaylarını yükselterek yaptıkları ülkemizdeki katliamları kendilerine soykırım yapılıyormuş gibi batılı işbirlikçileriyle şu andaki koşullara gelmelerinin sebebi batı ve dünyadaki ülkemizi parçalamak isteyen Türk düşmanlarıdır. 12 yıllık AKP döneminde Avrupa Birliğine gireceğiz diye bir müddet bu ülkede sessiz devrimler oluştu. T.C. vatandaşı olan Kürtlere verilen kültürel haklar Cumhuriyet tarihinde verilmemiş, en büyük haklar verilmiştir. Daha evveli bir yazımda bahsetmiştim… Devletimiz size her türlü kültürel hakları vermiştir. Çözüm süreci üç yıldır gündemdeyken, Türkiye’de basın ve medyada sürekli çözüm süreci konuşulmaktaydı. Buna rağmen PKK ve KCK şehirlerdeki gençlik yapılanması, Kandil ve KCK’nin emri ile ülkemizin her yerinde terör eylemleri uygulayarak bugünlere geldik, istedikleri konfederalizm mi yoksa özerklik mi içeren konfederasyon mu?
BM’Yİ DEVREYE SOKMAK İSTİYORLAR!
PKK’nın siyasi uzantısı olan partinin eş başkanı Viyana’da son konuşmasında “halkımız öldürülüyor, biz özerklik istiyoruz” açıklamasıyla çözüm sürecinde neyi istediklerini batıda açıkladılar. Bu üç yıllık süreç içerisinde devletimizin iyi niyet göstergesini silahlar gömülecek, normal vatandaşlar olarak birkaç yıl terapi görerek topluma hazırlayıp normal vatandaş olarak toplumla sağlıklı vatandaş olarak yaşamaları için devletimiz bu özveriyi gösterdi. Analar ağlamasın diye derken, tek bayrak tek millet, tek dil, tek vatan üzerine inşa edilmiş devlet bekasını savunarak bu özveride bulunmuştur. Ama üç yıllık zaman diliminde şahsım olarak onların Kandil’de çok güçlendiğini, şehir yapılanmaları oluşturduğunu, Doğu’daki il ve ilçe belediyelerini alarak legal olan bu oluşumların Kandil’in direktifiyle ülkenin her yerini kana çevirip bütün istekleri bir cephe savaşı oluşturup Kandil ve dağdaki eşkiyanın da yardımıyla uzun bir süre direnip Birleşmiş Milletler’i de devreye sokarak amaçları yeşil hat oluşturmaktır. Bunu Türkiye’deki akademisyenler, uluslar arası ilişkiler uzmanı araştırmacı yandaş ve anti medya yazarları patronları bildiği halde bunlara bir süre destek oldular.
BUNLARIN ASIL HEDEFİ NE?
7 Haziran seçimlerinden sonra Devlet devlet olduğunu göstermeye başladığından itibaren her şeye muhalif olan anti medya hiç rahat durmadı. 7 Haziran’dan evvel PKK terörüne lanet yağdırıyorlardı. Koalisyonu oluşturma sürecinde AKP, MHP, CHP koalisyonu oluşturamadılar. Ama bunu bilerek veya elde olmayan nedenlerle PKK’nın uzantısı olan siyasileri kabineye alarak, yol arkadaşlarını yarı yolda bırakarak, bir omurgasızı da içlerine alarak bir seçim hükümeti oluşturdular. Daha evvel de bahsetmiştim, yapılacak yeni seçimlerde Doğu illerinde, büyük metropollerde PKK’nın siyasi uzantısı olan partinin seçim konuşmalarını kan gölüne çevireceklerdir. PKK ve KCK’nin emri ile amaçları dünya kamuoyuna dünyadaki Türk düşmanı devletleri, Birleşmiş Milletler’i Türkiye’de soykırımı var diye Türkiye’yi dünyadan kısmi izole ettirmek hayali ile bunları gerçekleştirmek en büyük hedefleridir.
HAKARETİ BIRAKIN ÜLKE YANIYOR
Bunlar çözüm sürecinin ne olduğunu Viyana’da açıkladılar. Dışarıdan ziyaretime gelemeyen PKK-KCK’nin Doğu’da dağıttığı bir broşürün bilgisayar yazısı ile kaleme alarak yukarıda bahsettiğim oluşumların bir kısmını bu yazıda dile getirmiştim. KCK ve PKK’nın Kandil’deki konseyi 17 maddelik Doğu halkına savaş stratejisini üç yıldır sürekli bilinç altına yerleştirerek şu anda Doğu’da yaşanan durumun aynısını içermektedir. Bu bilgiler Devletin tüm istihbarat birimlerinin toplamış oldukları bilgiler istihbarat havuzunda kesinlik kazanarak Devletimiz tarafından bilinmektedir. Bu yazıyı kamuoyuyla paylaşmak vatandaşlık görevimdir. Anti medyaya soruyorum: “Ölçü, Devletin bekasının devamı mıdır, yoksa batılı emperyalistlere uşaklık yaparak Devleti yönetenlerin ahlaksızca kız çocuklarıyla uğraşmak mıdır?” Vatanseverseniz, gündemi adam gibi değerlendirin. İktidara yakın olan medyada Allah’a iman etmiş, yüreği vatan sevgisiyle dolu olan bir partinin (MHP) lider ve mensuplarına hakaret etmeyi bırakınız. Ülke yanıyor… Bu ateşi hangi partiye mensup olursa olsun hep birlikte söndürmek milletin namus borcudur. Tek Bayrak, tek Millet, tek dil diyen ve yol arkadaşlarını satan bir yılanla yatağa nasıl girerler? Cumhurbaşkanlığı Makamına, tüm devlet kurumlarına, Aziz Türk Milleti’ne saygılarımla arz ederim.”
GÖNÇLERE ÖNEMLİ ÇAĞRI
Çakıcı mektubunun son bölümünde not olarak bazı açıklamalar daha yaptı. İşte o açıklamalar: “Allah aşkıyla, Vatan aşkıyla, Türkiye Cumhuriyeti Milletine ve Devletine gönül vermiş tüm gençler yeni eğitim yılı açılıyor. Üniversite ve liselerde ve sokakta Türkiye’yi bölmek isteyen bölücülerin provakasyonuna gelmeyin. Onların istedikleri o zaten. Devleti yönetenler, Polisimize, kahraman askerlerimize, namuslu Savcı ve Hakimlerimize meşru müdafa kuralları içerisinde her türlü yetkiyi vermesi devletin bekası için olmazsa olmazımızdır. Türkiye sevdalıları üniversiteliler, liseliler, genç vatanseverler, ulusalcılar, Türk milliyetçileri, asla onların provakasyonuna gelmeyin. Devleti yönetenler devlet için dik durduğu sürece gönüllü askerliğe müracaat ediniz. Sevgilerimle Aziz Türk Gençliğini Rabbim korusun ve yüceltsin.”
İŞTE ÖRGÜTÜN PLANLARI!
Çakıcı mektubun sonunda ise PKK ve KCK’nın 17 maddelik oluşumunu kamuoyu ile paylaştı. İşte bu maddeler:
KIRA DAYALI ŞEHİR GERİLLACILIĞI
1.Devrimci halk savaşında, kendi programı ve planı doğrultusunda geliştirdiği ölçüde KCK sistemi örgütlenecek, KCK sisteminin örgütlediği oranda savaş geliştirilebilecektir.
2.Kırda ve şehirde yürütülebilecek dengeli bir savaş demokratik konfederalizm örgütlenme, sömürgeci sıykırım rejimini zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma imkanına sahiptir. Bu bkımdan devrimci halk savaşının zemini olarak kırda ve şehirde yürütülecek dengeli bir savaş esastır.
3.Savaş yürüten kuvvetlerden birincisi kır gerillasıdır. Zayıflatılması, azaltılması değil. Aksine güçlendirilmesi ve büyütülmesi gerekiyor.
4.İkincisi, savaşı yürütecek yeni bir gerilla türüdür. Buna şehir gerillası denir. Şehrin koşullarına göre insan seçmeli, ona göre eğitilmeli, örgütlenmeli ve savaşılmalıdır.
5.Üçüncüsü de serhildanlardır. Gençlik ve kadın örgütlülüğüne dayalı, legal imkanları kullanan fakat onunla kendini tam bağlamayan, meşruiyeti kendine esas alan, meşru savunma kapsamında hareket eden bir serhildan harekete üçüncü bir kuvvet olarak devam etmelidir.
6.Savaş, güvenlik güçlerinin hazırlıklı olduğu yerde değil, örgütlenmemizin hazırlıklı olduğu yerde yapılmalıdır. Bu başarı şansını artırır. Kim ne kadar çok arazi denetler, kendisini kırda sağlam üstlendirirse, şehir savaşında da o kadar güçlü olur.
7.Karakollar kuşatılıp ordu karakollardan çıkamaz hale getirilebilir. Karakol dışındaki bütün coğrafya, örgütümüzün ekinliğinde olacaktır.
8.Saldıran hedefler vurulmalı, savaşmak istemeyen, sabit olan, operasyon yapmayan hedefler vurulmamalıdır. Bu şekilde savaşa pasif yaklaşan birlikler pasifize edilmelidir.
9.Ordunun üzerimize gelmediği, operasyon yapmadığı durumlarda adım adım araziye üslenilmeli ve alan hakimiyeti genişletilmelidir.
10.Esas savaş alanı şehirlerdir. Zira düşman hedefleri ve kurumları şehirlerdedir. Savaş bu anlamıyla esas olarak şehirlerde olmalıdır.
11.Önemli olan husus karşı hedefin nasıl etkisizleştirileceğidir. Bir suikastla birkaç kişiyi etkisizleştirerek, bir karakolun tahrip edilebilmesi, gerektiğinde büyük şehirlerde (30-40 kişinin) çatışmaya girebilmesi, dıştan daha profesyonel savaşçı gerekiyorsa kıran 3-5 kişinin getirilebilmesi gerekir.
12.Önderlik “Amed’de 2 bin kişi bir gecede polisle çatışmaya girer” demektedir. Örgütlenip hazırlanan ve donatılan güçlerin her biri şehrin önemli bir kesimini denetimi altına alacaktır.
13.Devletin, Polisin şehirlerde ve sokaklarda toplum üzerindeki denetimi, kontrolü yok edilecektir. Polis karakollarını yakıp yıkarak asayişi kendimizin sağlayacağı bir düzeye kadar ulaştırmak gerekli.
14.Düşman güçlerinin tümden etkisizleştirildiği, polisin yok edildiği, tamamen halkın denetimine geçtiği yerler oluştuğunda artık bir yerel birlikler asayiş sağlayan güç haline gelebilecek, böylece yerel öz savunma açığa çıkabilecek, örgütlenebilecek, kurumlaşabilecek, KCK sistemini demokratik toplum örgütlülüğünü koruyan, savunan güçler hAline gelebilecektir.
15.Serhildan halkı ve gençliği iyice ateşleyebilecek, örgütleyebilecek, sokağa dökebilecek, böylece halkın aktivitesini artırabilecek bazı kapsamlı yerel birlik eylemlerine daha profesyonel özel eğitilmiş gerilla güçleri destek verebilecek, bir şehirde bir çok mahallede birkaç yüzlük iyi örgütlenmiş şehir birlikleriyle şehir ele geçirilebilecektir.
16.Şehir gerillasının eğitim, örgütlenme ve yönetim çalışmaları kırsaldan planlanacak, bir başka deyişle “kıran planlanma ve yönetim” prensibi uygulanacak, ancak şehirdekilerin de inisiyatifi olacak, şehrin etrafında gülü olunduğu taktirde şehir içindeki savaşın daha iyi yapılacağı fikrinden hareketle şehirde yapılmak istenilen savaş dağlara dayandırılarak şehirlerin etrafı kuşatılacaktır.
17.Şehirdeki örgütlenme kırdan farklıdır. Çünkü şehirde gizlilik çok daha önemlidir. Kimse kimseyi tanımamalıdır, örgütlenmenin bir kuralı sisteme bağlı olmadığı, sabit ve kesin bir modelin bulunmadığı her eylem gurubunun sadece kendi bileceği eylemlerin bazen bir kışı, bazen de öç dört kişi ya da bir takım tarafından gerçekleştirilebileceği yapı esas alınmalıdır.