Dolar 32,3759
Euro 35,0031
Altın 2.326,03
BİST 9.097,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 19°C

Bahçeli: Terörist arıyorlarsa Pensilvanya’ya baksınlar

A+
A-

MHP Lideri Bahçeli: Terörist arıyorlarsa Pensilvanya’ya baksınlar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ABD’nin “Ülkü Ocakları” kararına sert tepki göstererek, “Terörist arıyorlarsa Pensilvanya’ya baksınlar.

ABD bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar Ülkücülerin varlığından?

Bu denli mi ürküyorlar cesaretimizden? ” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ‘Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’yla birlikte Türkiye’nin muazzam sinerjisi, akıl ve gönül enerjisidir.’ dedi. ABD Temsilci meclisinin Ülkü Ocaklarına yönelik aldığı skandal kararına tepki olarak, ‘Ülkü Ocaklarında vatan sevdalısı çıkar, sanatçı çıkar, adam gibi adam çıkar ama terörist çıkmaz. Terörist arıyorlarsa Pensilvanya’ya baksınlar’ ifadelerini kullandı.
PKK’ya, YPG’ye suikast ve saldırı silahlarını bedelsiz vermeyi kendisine hak görüyor da, milli güvenliğimizi korumak amacıyla temin ettiğimiz silahlar mı gözüne batıyor? Teröristlerle ittifak içinde olan bu ülkenin şaşkın ve şuursuz yöneticileri Türkiye’yi ne sanıyorlar? Hainlere gelince mubah olan, Türkiye’ye gelince ne hakla günah sayılıyor? 2 Ekim 2021 Cumartesi günü, Bingöl’ün Genç ilçesi Yolçatı köyünde yaşanan bir elektrik arızasını gidermek için yola koyulan iki işçimizi, yola tuzaklanan el yapımı patlayıcıyı uzaktan patlatarak şehit eden PKK’lı şerefsizler, ABD’nin kelepir beslemeleri, emperyalizmin kiralık tetikçileridir.

Şehit işçilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve mesai arkadaşlarına da sabır ve başsağlığı diliyorum.

Afganistan’ı bu hale getiren kimdir?

Dünya üzerinde 800 noktada 350 bine yakın askeri konuşlandırarak yapmadığını bırakmayan ülke Türkiye’ye ne anlatıyor? Dost ve müttefiklik onların lügatinde düşmanlıkla mı tanımlanıyor?

YPG’li terörist Mazlum Kobani kod isimli alçak, 28 Eylül 2021 tarihinde, The Times Gazetesi’ne verdiği demeçte, Biden’in Suriye’de kendilerini terk etmeyeceklerine dair söz verdiğini ileri sürüyor.

Üstelik ABD Merkez Kuvvetler Komutanı güvence vermek, Biden’in sözlerini aktarmak için bu teröristbaşını ziyaret ediyor. Terörizmin paravan yapılanması olan Demokratik Suriye Meclisi’nin sözde yürütme kurulu başkanı ABD’nin bölgede kalacağını söylüyor. Kimin kimlerle yürüdüğü netleşiyor, sis perdesi aralandıkça aralanıyor. Biz HDP demek PKK demektir diyorduk, meğerse bu denkleme ABD de bağımsız değişken olarak eklenmiştir.

Yüz kızartıcı, utanç verici, insanlık değerlerini hiçe sayan kanlı bir ittifak Türkiye’ye karşı kurulmuştur. Biraz sonra temas edeceğim üzere, böylesi bir dönemde, CHP Genel Başkanı’nın sözde Kürt sorununu telaffuz etmesi tesadüf müdür?

Yoksa iç işgal cephesine restoresi ve yeni baştan dizaynı yapılarak siparişi verilen bayatlamış sömürge teklifi midir? Nedir bu gelişmelerin sır ve gizemi? Tam da bu sırada, FETÖ irtibatlı Demokrat Partili bir senatör Temsilciler Meclisi’nin gündemine Ülkü Ocaklarını getirmiştir.
Şu işe bakınız! Şu talihe bakınız! Şu feleğin oyununa bakınız!

ABD’NİN ÜLKÜ OCAKLARI TASARISINA TEPKİ: BİZDEN BU KADAR MI KORKUYORSUNUZ?

2022 yılı ABD Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın Temsilciler Meclisi’nde onaylanan metninde, “Ülkü Ocakları”nın bir terör örgütü olup olmadığı hakkında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından rapor hazırlanmasını öngören bir madde de yer almıştır. Yine bazı Avrupa ülkelerine benzer şekilde Milliyetçi-Ülkücü Hareket açıkça, adice hedef alınmıştır. Bu konuda söyleyeceğim sözler saatler boyunca konuşsam yine bitmez.

9 Ekim 2021 Cumartesi günü, Türk Gençlik Kurultayı’na teşrif edecek kardeşlerim hep bir ağızdan elbet gerekli cevabı vakar ve asaletleriyle vereceklerdir. Ancak anlamadığım şudur; bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar Ülkücülerin varlığından? Bu denli mi ürküyorlar cesaretimizden?

Ben, Ülkü Ocakları’nda yetişmekten iftihar eden bir Genel Başkanım. Hayatım boyunca kalbimin ve fikrimin bir köşesinde Milliyetçi Hareket Partisi’ni, diğer köşesinde Ülkü Ocakları’nı bir sancak gibi taşıdım. İkbal için değil, Türklüğün muzaffer şafağının sökmesi, Türk milletinin istiklal ve istikbal haklarının ebed müddet muhafazası için Ülkücü oldum, Ülkücü yaşadım, vakti saati geldiğinde can emanetini de Ülkücü olarak Rabbim’e teslim edeceğim. Bundan da şeref ve bahtiyarlık duyacağım. Dünyaya bir kez daha gelsem, bin defa Ülkü Ocaklarına giderdim, yine Ülkücü Hareket’in bir ferdi olurdum.

Ne güzel de söylemiş Hz.Mevlana; “insanı ateş değil kendi gafleti yakar; herkeste kusur görür kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan o sana öyle bakar.” Yine demiş ki, “insan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır.”

Ey ABD’nin Temsilciler Meclisi, ne anlatsak boş, ne söylesek yararsız. Ne biliyorsanız onu yapın, elinizden geleni ardınıza koymayın. Ülkü Ocakları’ndan şehit çıkar, gazi çıkar, kahraman çıkar, vatan ve millet sevdalısı çıkar, devlet ve siyaset adamı çıkar, sanatçı ve bilim insanı çıkar, velhasıl adam gibi adam, yiğitler yiğidi insan çıkar. Bir tek çıkmayacak teröristtir, haindir, devlet ve millet düşmanıdır.

Eğer ille de terörist arıyorlarsa, terör örgütü görmeye merak sarmışlarsa, onlara Pensilvanya’ya bakın diyeceğim, FETÖ’yü kurcalayın diyeceğim, PKK’ya, YPG’ye, DEAŞ’a odaklanın diyeceğim, velakin nafile, çünkü baktıkları yerde görecekleri yalnızca kendileri olacaktır.

Türk milleti üzerinde hesabı olan zalim ve muhasım çevreler, her dönemde kullanıma müzahir figüranları elleriyle koydukları gibi bulmuşlar, onları havuç-sopa stratejisiyle çemberlerinde tutmuşlardır. Bizim gibi görünen, ama bizden olmayan; yerli gibi duran, ama yabancılara ajanlık yapanlar sürekli milli ve manevi hassasiyetlerimizle oynamışlardır. Zira aldıkları zelil talimatlar, altında ezildikleri diyet listeleri bunu gerektirmiştir. Anadolu coğrafyasındaki varlığımız Türk milleti adıyla 950 yıllık bir maziye sahiptir. Partiler ve siyaset üstü yüksek politikamızın yönünü tarihin ve coğrafyanın zorunlulukları çizmiştir.

Bu kapsamda, 13 Kasım 2009 tarihinde, TBMM Genel Kurulu’nda yapmış olduğum konuşmamda aynen şunları söylemiştim:

“Adı üstünde, jeo-politik, üzerinde yaşanılan coğrafyanın yöneticilerine yüklediği yönetim sorumluluğunu ve vizyonunu tanımlar. Yüksek siyaset, kaynağını ve duruşunu coğrafyadan alır. Her coğrafyanın doğal ve zorunlu politikası vardır. Anadolu üzerinde yaşıyor olmanın da bir jeopolitiği vardır ve bin yıldır değişmemiştir. Coğrafya aynı duruyorken (ki öyledir); on asırdır bu topraklardan yükselen politik dinamikleri değiştirirseniz, buradan hepinizi uyarıyorum ki coğrafyayı mutlaka kaybedersiniz. Ve size başka başkentlerin jeopolitiğinden doğmuş yeni coğrafyalar dayatılırken, onun da politiğini öngöremezseniz ve anayurt politiği ile eklemleyemezseniz, ortaya kesinlikle dağılma ve yıkılış çıkacaktır. Bugün karşımızdaki tehlike de budur. Bu kaçınılmaz akıbeti değiştirecek bir tek olumlu örneğe tarih henüz şahitlik etmemiştir.  İnsanlığın geçmişi, tarihin çöplüğü bunu öngörememiş yöneticilerin ve devletlerin enkazı ile doludur.”

Zillet ittifakının ana ortaklarını ikaz ediyorum, sözde Kürt sorununu tartışmak demek, milleti tartışmak demektir. Milletin tartışılması devleti tartışmaya açmakla eşanlamlıdır. Bu düşüncelerim ne bir vehmin, ne bir sendromun, ne de bir paranoyanın mahsulüdür. Binlerce yıllık insanlık tarihinin, yüzlerce yıllık milletler mücadelesinin, millet olmanın inceliklerine nüfuz edebilmiş yüksek bir fikriyatın, derin bir duyuşun ve milli tarihe vakıf olmanın eseri ve neticesidir. Bunlar benim şahsi fikrim değil, bin yıllık millet varlığının bu topraklarda tutunmak için, kanla, gözyaşıyla, çileyle bugüne aktardıkları stratejik mirasıdır.

Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimi sorun olarak gören CHP vardır, İP vardır, HDP vardır, köşesiz köşe yazarları vardır, karanlığın teşrifatçısı satılmış aydınlar vardır. Türk milleti birdir, kardeştir, büyük bir ailedir. Bu büyük millet gerçeği, sadece Türkiye’yi değil, haksız bir yenilgiye uğramış soylu bir medeniyetin tüm coğrafyasını kucaklayan, onun onurunu, onun haysiyetini, meydan okuyan bir kahramanlıkla müdafaa eden güçlü bir irade şahikasıdır.
Emperyalizmin ürettiği yargılardan istifade edip çöküntü ve yozlaşmayı servis edenler, bunun mucitlerine selam duranlar Türk milletini, milli birlik ve dayanışma azmini kırmak isteyen kötülerdir.

Bunlar milli bünyemizdeki ayrık otlarıdır. Bunlar manevi buhran ve mensubiyet felci geçiren kimliksiz ve köksüz cephedir. HDP meşru organ değil, terörizmin gayri meşru oluşumudur. HDP’yi meşru görmek, Kılıçdaroğlu’nu bölücülüğün ve terörün vagonu yapacaktır. Meşruiyetin değerlendirilmesinde yegane ölçü Anayasa’nın çizdiği hukuki ve siyasi çerçevedir.
Anayasa’nın bu konudaki hükümleri şunlardır: Türkiye Cumhuriyeti devleti, tek millet ve tek devlet esasına dayanan, üniter yapıda kurulmuş milli bir devlettir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Devletin temel amacı ve görevi; “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini ve Cumhuriyeti korumaktır.”
Siyasi partilerin eylemleri, “Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olamaz.

Anayasa’nın ilk dört maddesi milli varlığımızın kilidi, zırhı, ziynetidir. Buna aykırı hareket edilmesi Anayasal yaptırımlar uygulanmasını gerektiren Anayasa suçudur. Milli iradenin tecelli ettiği yegane mercii Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Doğrudur, Gazi Meclis her meselenin çözüm mekanıdır. Fakat ihanetin çözüm kaynağı olamaz, bölünmenin çözüm adresi görülemez, bu kutlu çatı altında siyasi istismar kaygısıyla, emperyalizmin dayatmasıyla sanal sorunları çözmenin hesabı yapılamaz. TBMM üyeleri görevlerine başlarken “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak” için büyük Türk milleti önünde namus ve şerefleri üzerine yemin etmişlerdir.

Bu yemine herkesin bağlı kalması, sadakat göstermesi, aksi halde namus ve şeref bahsinin açık kalacağı herkesçe bilinmelidir. Türkiye 37 yıldır milli varlığımızı hedef alan silahlı terör ve bölücülük sorunuyla mücadele halindedir. Terörle mücadelede çok ağır bedeller ödenmiştir.
Lütfen dikkat buyurunuz; 1984-2020 yılları arasında asker, polis, güvenlik korucularımızdan mülhem olmak üzere 8 bin 123 güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Yaralanan güvenlik görevlimiz ise 25 bine yaklaşmıştır. Bu dönemde PKK’nın hunhar saldırıları sonucunda 6 bin 21 sivil ve masum vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 1984’den 2020 yılına kadar 84 bin terör saldırısı gerçekleşmiştir. Yine bu dönemde terörle mücadeleye harcanan para, altını çizerek ifade ediyorum, 898 milyar 522 milyon dolardır. Ölüm ve yaralanmalara bağlı insani maliyet 309 milyar 426 milyon dolardır. Demem odur ki, terörün doğrudan maliyeti 1 trilyon 207 milyar dolardır. Terörden dolayı kesintiye uğrayan, daha güvenli ülke ve coğrafyalara yönelen para miktarı 698 milyar 100 milyon dolar civarındadır. Son tahlilde, FETÖ ve diğer örgütlerle mücadelede harcanan 350 milyar doların da eklemlenmesiyle terörün ülkemize toplam faturası, -sağır kulaklar burayı iyi dinlesin, ekonomide felaket tellallığı yapan utanmazlar bize kulak versin- tam 2 trilyon 256 milyar 48 milyon dolardır.

Terör sorununa maruz kalmasaydık, teröre sarfedilen devasa kaynakla;
69 adet GAP projesi,
505 adet Marmaray,
749 adet Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 1880 adet Osmangazi Köprüsü,
282 adet Kuzey Marmara Otoyolu, 205 adet İstanbul-İzmir otoyolu,
102 adet İstanbul Havalimanı,
564 adet Atatürk Barajı,
1834 adet İstanbul Şehir Hastanesi yapılabilir,
902 adet S-400, 644 adet Patriot Hava ve Füze Savunma Sistemi,
9 bin 24 adet de F-35 savaş uçağı alınabilirdi.

Üstelik terörün anormal maliyetine katlanmış olmasaydık, önümüze koyulan kanlı faturayı ödemeseydik, bugünkü şartlarda kişi başına gelirimiz bin 585 dolar fazla olacaktı. Sorarım sizlere kazanan kim, kaybeden kim? Zarar kime, ihanet kimden? Kılıçdaroğlu başka bir alemde yaşamıyorsa, Kandil merceğini gözüne koydurmamışsa, bu yakıcı gerçeklerden ne zaman haberi olacaktır? İzanı kaldıysa itiraf etsin, sonra nedamet getirsin. Meraklanmasın, bu millet onu bile affedecek gönül enginliğine haizdir. Gece baykuşları gibi öten CHP sözcüsü ekonomide karamsar tablo çizerken hiç mi yüreği titremiyor, hiç mi patronu Kemal Derviş’ten fikir almıyor?

Masum ve haklı öğrencilerimizi hariç tutarak söylüyorum, yurt sorunu var diyenler, nöbetçi provokatörleri sahaya sürenler, barınamıyoruz diye banklarda eylem yapan örgüt üyeleri, sizin propagandasını yaptığınız caniler olmasaydı, her mahalleye bu devlet yurt yapar, her evladımızı da sıcacık ve insani şartlarda ağırlardı.

Yumurta, et, süt, peynir fiyatlarının artışından; çarşı, pazar, marketlerdeki vicdani olmayan zamlı ürün satışlarından samimi olarak sızlananlara, şikâyet edenlere hak veriyor, bu kardeşlerime bir şey demiyorum. Fırsatçıların üzerine gidiliyor, simsarların peşine düşülüyor, vatandaşımızın kesesine göz diken yağmacılardan da hesap soruluyor. Destekliyoruz, sonuna kadar gidilmesini istiyoruz. Dedi.

Türkgün