Arif Nihat Asya’nın vefatının 50. yılı: Bayrak Şiiri’nin şairi Arif Nihat Asya kimdir?
Arif Nihat Asya’nın vefatının 50. yılı: Bayrak Şiiri’nin şairi Arif Nihat Asya kimdir?
Türk tarihi ve kültürünü ustalıkla şiirleştiren, Türk şiirinin milli sesi Arif Nihat Asya’nın vefatından bu yana 50 yıl geçti. Fatih ve Vatan şiirlerinin büyük şairini tanıyalım.
Milli ve manevi değerleri, duyguları ve düşüncelerini şiirlerinde derinlemesine işleyen usta kalem Mehmet Arif, 1904 yılında Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım’ın tek çocuğu olarak Çatalca İnceğiz köyünde doğdu.
Henüz 7 günlükken babasını veba hastalığından kaybeden Arif Nihat Asya, annesinin yeniden evlenip Filistin’e gitmesi nedeniyle akrabalarının yanında büyümek zorunda kaldı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında “Gülşen-i Maarif Rüştiyesi”nde eğitim gören şair, bu dönemde milliyetçi duyguların etkisiyle şiire yöneldi ve eğitimine, parasız yatılı olarak Bolu ve Kastamonu liselerinde devam etti.
“BAYRAK ŞAİRİ” ÜNVANINI ALDI
Şiirlerinde sade bir dil ve üslup kullanan Asya’nın ilk şiirleri, hocası Enver Kemal Bey’in yönettiği “Gençlik” dergisinde yayımlandı.
Arif Nihat Asya’nın ilk şiir kitabı Heykeltıraş 1924 yılında okurlarla buluştu. Aynı yıl, “Darülmuallimin-i Aliye”nin (Yüksek Öğretmen Okulu) Edebiyat Bölümü’ne devam eden Asya, okul yıllarında Anadolu Ajansı’nda ve İstanbul Postanesi’nde çalıştı. Öğrenim hayatı boyunca edebi çalışmalarına devam eden şair, son sınıftayken ilk eşi Hatice Semiha Hanım ile evlendi ve çiftin iki çocuğu oldu.
Mezuniyetinin ardından Adana Lisesi ile kız ve erkek öğretmen okullarında 14 yıl boyunca edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Adana, Asya’nın hem duygu dünyasını hem de şair ruhunu besleyen bir yer oldu. Şair, bu bölgeye olan bağlılığını, “Çukurova beni yoğurmuştur. Çukurova’nın sıcaklığı ve Toroslar şair gönlümü beslemiştir. Karacaoğlan gibi, Dadaloğlu gibi büyük şairleri yetiştiren Çukurova insanı şiir doludur, sihir doludur” sözleriyle dile getirdi.
5 Ocak 1940’ta Adana’nın kurtuluşunun yıl dönümü için yazdığı Bayrak şiiri ile “Bayrak şairi” ünvanını kazandı.
Öğretmenlik yıllarında Üsküdar Mevlevihanesi’nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek ile tanışan Asya, tasavvufi şiirler de kaleme aldı. Mevleviliği 1933 yılında tanımaya başlayan ve Mevlevi Dedesi Ahmet Remzi Akyürek’ten el alan Asya, Mevlevilik çilesinden geçerek Mevlevi şeyhi oldu.
“TÜRKLERİN ATA VATANINA ÖZLEMİNİN TEZAHÜRÜ”
Arif Nihat Asya, askerlik görevini yerine getirirken “Türklerin ata vatanına özleminin bir tezahürü olarak” Asya soyadını aldı. Bu soyadı, onun milli kimliğine olan bağlılığının bir sembolü haline geldi.
En çok “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü” mısraıyla tanınan Bayrak şiiri ile anılan Asya, bu şiiri 1940 yılında yazdı. Şiir, önce Görüşler dergisinde yayımlandı, ardından 1946’da çıkan Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor adlı şiir kitabında yer aldı.
İlk evliliğini sonlandıran Arif Nihat Asya, kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yaptı ve bu evlilikten bir kız, bir erkek çocuğu dünyaya geldi.
Adana milletvekilliği görevini tamamladıktan sonra çeşitli yerlerde öğretmenlik yapan ve 1962 yılında emekli olan Asya, 5 Ocak 1975’te Ankara Numune Hastanesi’nde tedavi gördüğü sırada vefat etti.
TÜRK KÜLTÜRÜNE BÜYÜK KATKI
Arif Nihat Asya’nın bütün eserleri, 1975-1977 yıllarında 12 kitaplık bir külliyat halinde basılarak Türk edebiyatına büyük bir miras bırakmıştır. Bu külliyat, şairin düşünce, deneme ve şiir alanlarındaki derinlikli katkılarını içeriyor.
Asya’nın deneme ve düşünce türündeki eserleri arasında Kanatlar ve Gagalar, Enikli Kapı, Terazi Kendini Tartamaz, Tehdit Mektupları, Onlar Bu Dilden Anlar, Aramak ve Söyleyememek, Kanatlarını Arayanlar gibi önemli eserler yer alıyor.
Şiir alanında ise, Heykeltıraş, Yastığımın Rüyası, Ayetler, Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Kubbe-i Hadra, Kökler ve Dallar, Emzikler, Dualar ve Aminler, Aynalarda Kalan, Bütün Eserleri, Rubaiyyat-ı Arif, Kıbrıs Rubaileri, Nisan, Kova Burcu, Avrupa’dan Rubailer gibi pek çok eseri, Türk milletine miras kalmıştır.
Özellikle Bayrak, Fetih Marşı, Kalk Yiğidim, Dua ve Naat gibi şiirleri, yalnızca edebiyat dünyasında değil, aynı zamanda siyasetçi ve kanaat önderlerinin konuşmalarında da sıkça yer bulmaktadır.
BAYRAK ŞİİRİ
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın
Bu kitaplar Fâtih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân’dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
KAYNAK: Türkgün / TRT AYVAZ