Alıntı veya (ç)alıntı üzerine!
Memuriyetimizin devam ettiği yıllar.. Müstear adlarla davamıza, hareketimize katkı sağlamaya, fikri manada bir şeyler üretmeye çalışıyoruz.. Bazen günlerce düşünüp-taşınıp yazdığımız yazılar birde bakmışız ki, ellerin oluvermiş..!
Alıntı veya (ç)alıntı üzerine!
Memuriyetimizin devam ettiği yıllar.. Müstear adlarla davamıza, hareketimize katkı sağlamaya, fikri manada bir şeyler üretmeye çalışıyoruz.. Bazen günlerce düşünüp-taşınıp yazdığımız yazılar birde bakmışız ki, ellerin oluvermiş..!
Bu bağlamda bir hatıramı nakledeyim..
İsmini ve merkezi Niğde veya Aksaray’dan mı olduğunu tam hatırlamadığım İllerimizden birinden yayım yapan bir haber sitesine takılıyoruz…
Burada yazı ve yorumlarımızla siyasi muarızlarımızla da cebelleşiyoruz..
Neyse bunlar arasında biri var. Arkadaş aynı zamanda ismini hatırlamadığım bir tarikatın da müridi.. Asker emeklisi olan bu zat-ı muhterem, vara-yoğa yorum yazıyor… Yazmasına yazsın da, yazdıklarının iler-tutar tarafı olsa inanın gam yemeyeceğim.. Ancak nerede?
Ha keza imla kuralları da hak getire, hele hele kelime dağarcığı resmen yerlerde sürünüyor!
Neyse bu zat, bir gün baktım ki, bu sitede köşe yazarı olmuş…
Din ve ahlak üzerine yazılar yayımlıyor.. Yorum köşesinde aynı kafadan olan bazılarından aldığı alkışın etkisiyle; gaza gelip, “estağfurullah kardeşim, sizleri aydınlattıysak ne mutlu bize” falan, filan diyor!
Kendi kendime düşünüyorum.. Ve “yahu bu adam yorum yazarken bile 4 kelimenin üçünü yanlış, birini de eksik yazıyor… Şimdiye kadar bu zatta fikir-düşünceye dair bir emare de görmedim, bu denli fikir ve bilgi ihtiva eden yazıları acaba nasıl kaleme alıyor!” diye kendi kendime soruyorum…
Haymana’da 4 koyunu dahi güdemeyecek notu verdiğim bu kişiden açıkcası böylesi yazılar nasıl çıkar diye düşünüyorum..
Sırf ben düşünsem belki haksızlık etmiş olurum.. Ki, bu durumun gerçekten güzel yazı ve yorumlarda bulunan bazı müdavimlerinde gözünden kaçmadığını özelden yaptığımız yazışmalardan bir vesileyle anlamış oldum..
Bu arada düşünürken düşünürken yazıların asıl sahibinin, bir kaç yazısına denk gelip okuduğum.. Türkiye Gazetesi’nde “Gönül bahçesi” ve “Hikmetler” adlı köşelerinde dini ve ahlaki konular üzerine yazılar kaleme alan Mehmet Oruç(*) olduğunu anladım…
Arkadaşın yazarın yazısını bire bir kopyalayıp “kendi yazım diye paylaştığı” yazıların altına diğer okurlar durumu anlamasın ve kendisi rencide olmasın diye üstü kapalı eleştirel yorumlar yazdım.. Baktım tınlamıyor, site yönetimine bir elmek yazarak; yazı örnekleriyle ve özellikle sorumluluklarını da hatırlatarak durumu ilettim…
Bu girişimime kayıtsız kalmayan site, cezai bir durumla da karşılaşmamak için, başkalarının yazısından alıntı, affedersiniz (ç)alıntı yapan bu büyük yazarın(!) yazılarına bir kaç gün geçmeden son verdi…
Değerli okur,
Son olarak şunları söylemek isterim. Yazı-çizi aleminde etkileşme elbette olur! Ancak bir fikri, bir düşünceyi emeksizce alıp kendi eseriymiş gibi yayımlamak hem ahlaka-vicdana sığmaz aynı zamanda yasal yönden de suçtur…
Müellefin ismi anılmadan bire bir veya kısmi yayımlayıp, altına imza atmak direk kul hakkına girmektir.. Ki, kul hakkı en büyük günahlardan biridir!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
(*) Not: Yazar Mehmet Oruç 08.05.2011’de vefat etmiş..
Harun KILIÇ
ANKARA