Dolar 34,5337
Euro 36,2379
Altın 2.991,46
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 11°C
Az Bulutlu
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Sal 11°C
Çar 13°C
Per 15°C
Cum 14°C

YALAN AKP’NIN TEK DAYANAĞIDIR

YALAN AKP’NIN TEK DAYANAĞIDIR
19/02/2014 11:26
A+
A-

Yalan, AKP’nin siyasetinin ana omurgasıdır. AKP’nin varlığını borçlu olduğu, güç aldığı, ilham duyduğu, yolunu aydınlatan tek gerçek, yalandan başka bir şey değildir.

Siyaseti ve gündemi istediği alana çekebilmek, yanlışlarının, yolsuzluklarının, hırsızlıklarının, kayıplarının ve suçlarının üzerini örtebilmek adına AKP’nin can simidi her zaman yalan olmuştur.

Aslı ve dayanağı olmayan senaryolarla algıları yöneterek, ortada her yönü ile apaçık duran gerçekleri gizleyebilme uğraşı AKP’nin siyasetinin esasını oluşturuyor.

AKP ne zaman köşeye sıkışsa Recep Tayyip Erdoğan çıkıp, kendilerini mağdur yada haklı gösterecek gelişmeleri gündeme getiriyor ve ne hikmetse o söyleyinceye kadar da kimse bunları görmüyor, duymuyor, şahitlik etmiyor. Kaderin cilvesine bakın ki Erdoğan’ın mağdur edebiyatı yaptığı konular “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali bir zaman sonra aydınlığa kavuşuyor ve hiçte AKP’nin söylediği gibi olmadığı anlaşılıyor.

Geride bıraktığımız bir yılda bunun birçok örneğine tanıklık ettik. Senaryoları farklı olsa da final sahnesinin sürekli aynı olduğu görüntülerde AKP’nin her söylediği boşa çıkmış, bununla da kalmayıp yalancı olduğu anlaşılmıştır. Buyurun hep beraber bakalım:

1-İlk örneği Gezi Parkı olayları sırasında gördük. Polisin gazlı müdahalesine maruz kalanların sığındığı Bezm-i Alem Valide Sultan Cami’ndeki görüntülerde, ekranlara yansıdığı kadarıyla nefes almakta güçlük çekenler gösteriliyordu. Bu görüntülerle eleştirilerin muhatabı haline gelen iktidarını sonraki günlerde Erdoğan “Camiye girip içki içtiler” şeklindeki iddia ile haklı göstermeye çalıştı. Konu öyle bir hal aldı ki artık yandaş basın gençlerin cami içerisindeki can çekişmelerini değil nasıl olurda, hangi ahlakla camide içki içtiklerini gündeme getirir olmuştu. Cami müezzinin yaşanılan olaylar sırasında içki içilmediğini söylemesiyle AKP’nin ne derece rezil bir anlayışa sahip olduğuysa fazla zaman almadı. Bu açıklamasının ardından müezzin de ödüllendirilmiş ve bunun karşılığında sürgün edilmişti!

2-17 Aralık günü gündeme gelen yolsuzluk soruşturması ile rüşvetçiliği ve haramzadeliği ortaya çıkan AKP bu kez “komplo masallarına” sarılmaya başladı. Geçmiş dönemde Ergenekon adını verdikleri davanın savcısının, bugün kendilerini ilgilendiren yolsuzluk soruşturmasını yürütüyor olmasından büyük rahatsızlık duyan AKP, aynı savcının komplonun baş aktörü olduğunu duyurdu. Bunu duyuran da yine Erdoğan’ın kendisiydi. Ortada dolaşan ve her hali ile AKP’li bakanların oğullarıyla beraber boğazlarına kadar battıkları anlaşılan yolsuzluk rezaletiyle ilgili bir şey söyleyemeyen Erdoğan, çareyi soruşturmayı yürüten savcının 22 kez yurt dışına çıktığını söylemekte aradı. Yandaş basın bunun da üzerine atladı. Gazetelerde, ekranlar herkes Erdoğan’ın sözünü konuşuyor, soruşturmanın dış destekli komplo olduğu iddiasını sürdürüyorlardı. Ama ne zaman ki savcı çıkıp, bu iddiayı belgeleriyle beraber yalanladı, AKP’liler ve yandaş çevresi yine sükûnete hapsoldu. Komplo lafı da şimdilik unutularak paralel devlete dönüştürüldü.

3-Yolsuzluklarının ortaya dökülmesi ile beraber milletin tepkisini çeken ve bu zamana kadar bulduğu desteği kaybetmeye başlayan Erdoğan’ın sıkıntılı hali artık her yerde, her açıklamasında ve her duruşunda kendisini gösteriyordu. Hele ki kendisinin ve oğlunun da bu rezaletin içerisinde bulunmasının anlaşılması “Erdoğangillerin” kimyasını iyice bozmaya başlamıştı. Derken Zaman Gazetesi’nde yayınlanan ve AKP’nin %30larda gösterildiği anket ortaya çıktı. Bu anketin peşi sıra gelen bazı anketlerde de AKP’nin çok büyük miktarda oy kaybına uğrayacağı anlaşılıyordu. İşte bu gelişme Erdoğan’a geride bıraktığımız haftalarda yaptığı Almanya ziyareti öncesinde havalimanında düzenlediği basın toplantısında soruldu. Erdoğan ise cebinden çıkardığı ve KONDA tarafından yapıldığını iddia ettiği ankette, AKP’nin oy oranının %47 seviyesinde olduğunu söyledi. Ancak bu açıklamasının ardından KONDA Genel Müdürü bir açıklama yaparak “2011 yılından bu yana hiçbir anket çalışması yapmadıklarını” duyurdu. Böylelikle AKP ve Erdoğan’ın bir başka algı operasyonu ve yalanı daha güme gitmiş oldu.

4-Bu mahiyette son olarak şahitlik ettiğimiz olay ise yine Gezi Parkı eylemleri esnasında Erdoğan’ın Kabataş’ta yaşandığını iddia edilen hadiseyle ilgili oldu. O dönem Erdoğan, Kabataş’ta kendi partilisi olduğunu söylediği başörtülü bir bayanın, eylemciler tarafından darp edildiğini, küfür ve hakarete maruz kaldığını ve hatta üzerine idrar dahi yapıldığını iddia etmiş, aynı eylemci grubun “başörtüsüne bile küfür ettiklerini” ima etmişti. Kendilerini haklı çıkarabilmek adına Erdoğan, başörtüsünü bu sefer farklı bir yöntemle kullanmaya ve sembolleştirmeye çalışmıştı. Gel gelelim birkaç gün evvel yaşandığı iddia edilen bu olayla ilgili güvenlik kamerası kayıtları yayınlandı. Bu kayıtlara göre Erdoğan’ın, bebeğiyle birlikte küfür, hakaret ve darba maruz kaldığını söylediği bayana hiç kimse bir şey yapmıyor. Dolayısıyla bu gelişmeyle AKP’nin bir başka yalanı daha patladı. Yine olmadı, yine tutturamadılar…

Önümüzdeki yıllarda dünyanın neresinde olursa olsun, siyaset bilimi ve siyasi etik üzerinde çalışma yapanlar “Bir insanın siyasi kaygı ve menfi hesapları uğruna ne kadar alçalabilir, pis işlerini gizleyebilmek için ne yapabilir?” sorusunun cevabını aradıklarında, eminim ki AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı ibretle ve dikkatle takip edeceklerdir.

Yalanı hayatının felsefesi haline getirmiş olanların yaşayacağı sonun ne bu dünyada nede ahirette vahamet olmayacağını bilmeyen var mı?

İSMAİL ÖZDEMİR/ORTADOĞU