İFLASIN ILANI
Sayın Başbakanın telaşı ve iftar yemeklerini bile istismara dönüştürme gayretinin altında yatan gerçek, Türkiye’nin yaşadığı çok yönlü çöküşün, artık hiçbir şekilde önlenemez ve durdurulamaz boyutlara ulaşmış olmasıdır. Delik o kadar çoğaldı ve büyüdü ki, ne ellerindeki medya gücü, ne devlet imkanları, ne BOP yardımları bunları kapatmaya yetmiyor.
ÇARESİZLİĞİN HAZİN TEZAHÜRÜ
Başka hiçbir ölçüye, hiçbir bilgiye gerek kalmadan, sadece sayın başbakanın bugüne kadar söylediklerini ölçü almak, ekonominin nasıl bir açmaza düştüğünü anlamak için fazlasıyla yeterlidir. Sayın başbakan ekonominin ne kadar uçtuğunu anlatırken, faizlerin düşmesini örnek verirdi. Şimdi faizleri arttırmaları, açık ve net şekilde iflasın ilanıdır. Yarın bir gün bunu da faiz lobilerine bağlarsa hiç şaşırmam. Merkez Bankasının aldığı son karar bu çaresizliğin hazin bir tezahürüdür. Faiz arttırarak çöküşü durdurmaya çalışıyorlar. Yurt dışından para gelecekmiş ve bu ekonomiyi yeniden canlandırıp, büyümeyi arttıracakmış. Kelimenin tam anlamıyla yeni bir sirkatin söyleme hali. Türk ekonomisinin nasıl eğreti, köksüz, bozuk ve altının boş olduğunun bundan daha net bir itirafı olamaz. El parasıyla ekonomi yapacak, kalkınacak, büyüyecek ve refah sağlayacağız. Tam bir, “ölme eşeğim ölme. Yaz gelecek koyunlar otlamaya çıkacak, çitlerden geçerken yünleri tellere takılacak. O yünleri toplayıp satacağız ve sana yem alacağız” durumu.
KREDİ KARTI TİYATROSU
Türkiye’nin yaşadığı büyük yıkımın sadece siyasi alanda olmadığı, ekonomin de perişan edildiğini devletin resmi rakamları söylüyor. İçi boş övünmeler, İMF borçlarını silme tekerlemesi üzerinden milliyetçilik dersi verme komiklikleri, “kelle” denilen aziz şehitlerin ailelerini parayla susturma gayretleri belki günü kurtarıyor, ama ülkenin ekonomik olarak da bir felakete gittiği gerçeğini değiştirmiyor. Başbakanın milleti kredi kartlarını iade etmeye çağırması, iflasın bir başka şekildeki ilanıdır. Bir taraftan tamamen borca dayalı bir düzen kurup, milleti gırtlağına kadar bu belaya gömeceksiniz, kredi borçları, kredi kartı borçları birkaç kez katlanacak, sonra da dalga geçer gibi, kart kullanmamaya çağıracaksınız. Şu vahamete bakın ki, başbakan bunu söylerken, Maliye Bakanı da, kredi kartının faziletlerinden dem vurup, ekonominin kayda alınmasının ancak bu yolla mümkün olacağını anlatıyor.
BÖYLE BİR DÖNEM HİÇ YAŞANMADI
Ne yazık ki, sadece işçiden, memurdan, emekliden, esnaftan değil, iş dünyasından da feryatlar yükseliyor. Bir süre önce Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özbir her gün 30 firmanın kaydını sildiklerini ve böyle bir dönemin hiç yaşanmadığını söylemişti. Gelişmeler ve Merkez Bankası kararları bunu bir defa daha teyit etmiş ve talan düzeninin ağır bedelini ortaya koymuştur. Ekonominin kalbi olan fabrikalar, tesisler ve üretim odaklı çalışan firmalar bir bir kapanmak ve kapılarına kilit vurmak zorunda kalıyorlar. Ekonominin can damarı olan ve başta tekstil, giyim, deri ürünleri, oyuncak ve mobilya gibi emek yoğun sektörler Çin, Hindistan ve diğer Uzak Doğu ülkelerin istilasına daha fazla dayanamadılar. Bunun sonucu olarak protestolu senet ve karşılıksız çek rakamları patladı ve piyasa çok zor ve sıkıntılı bir duruma düştü.
CARİ AÇIK KATLANDI
Türkiye’nin iç ve dış borçları endişe vericidir. Cari açık aynı şekilde çok tehlikeli boyutlardadır ve bu seviyesiyle enflasyonla baş etmek de, büyüme hedeflerini tutturmak da imkansızdır. Kişi başına düşen milli geliri dünyada eşi emsali görülmemiş hesaplamalarla belli bir rakama çıkardılar, ama şu komediye bakınız ki, yıllardır bir lira ileri götüremiyorlar. Buna karşılık kişi başına düşen borç 10 yılda 10 kat artmıştır. Türkiye’ye giren sıcak paranın ranta yönelmesiyle üretimi olmayan bir tüketim çılgınlığı yaşanmış ve bunun sonucu olarak tüketici kredileri ve kredi kart batağı artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır.
BİR YILLIK KİRA BEDELİYLE BİNANIN TAMAMI ALINIR
Türk ekonomisi artık imdat çığlıkları atarken yanaşmalar, beslemeler, akrabalar, yandaşlar, candaşlar hallerinden son derece memnudurlar. Ankara’nın her hangi bir yerinde binalar yapıp sonra devlete kiralayanları ibretle izliyoruz. Bir yıllık kira bedeli, binanın tamamını satın alacak rakamlara ulaşmaktadır. Bunların kimler olduğu, AKP ile bağlantıları çok iyi biliniyor. Bu şanslı zümre için her şey yolundadır ve bu talan düzeninden paylarına düşeni fazlasıyla almaktadırlar. Hayal edemeyecekleri imkanlara kavuşmuş ve nevi şahsına münhasır bir sektör oluşturmuşlardır. Neresinden bakarsanız bakın, neyi ölçü alırsanız alın, sonuç hep yıkım oluyor. Kısacası, AKP döneminde hiçbir şey tesadüf değil.
ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU