Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kadına şiddet insanlığa ihanettir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, hamdolsun çok güçlü ve yaygın bir sivil toplum ağına sahiptir. Her konuda vakıflarımız, derneklerimiz gerçekten olağanüstü çalışmalar ortaya koyuyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele hiç şüphesiz bunların en başında geliyor. Bir insanlık suçu olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddetin kökünün tamamen kazılması için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızı tebrik ediyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” programında konuştu.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’mızın değerli mensupları, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. 25 Kasım’da sizleri Külliye’de, milletin evinde ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına sabırlar diliyorum. acı çekmiş her kadın için büyük kırılma noktası olan bu vahim durumu paylaşmış ya da paylaşamamış tüm kadınlara geçmiş olsun diyorum. Tüm kadınlarımızın onurlarını koruma mücadelelerinde daima yanlarında olacağım.
SOYKIRIM DEVAM EDİYOR
Bir eş bir baba ve Türkiye cumhurbaşkanı olarak ülkemizdeki ve dünyadaki kadınların onurlarıyla yaşama hakları için yanlarında olacağımı ifade ediyorum. Biz bugün burada bu programı gerçekleştirirken sınırlarımızdan birkaç yüz kilometre uzaklıkta bir soykırım devam ediyor.
NETANYAHU HÜKÜMETİ ADIM ADIM İLERLİYOR
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 50 bine yakın kardeşimiz şehit oldu. Yüzde 70’den fazlasını masum çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. Gözü dönmüş Netanyahu hükümeti her gün onlarca kadını, bebeği yaşlıyı hunharca katlediyor. Dünyanın gözü önünde dünyanın sessiz ve tepkisiz bakışları altında 14 aydır adım adım ilerliyor.
TAM DAYANIŞMA HALİNDEYİZ
Filistin’in onurlu, gurulu kadınları zalime boyun eğmeyen asil duruşlarıyla imanlı yürekleriyle dünyaya ve kadınlara örnek oluyor. Şiddete uğrayan tüm kadınlarla olduğu gibi sizinle de tam bir dayanışma halindeyiz. Türkiye olarak 85 milyon vatandaşı ile sizlerin yanındayız. içinde bulunduğunuz şartlar ne kadar ağır olursa olsun şunu aklınızdan çıkarmayın, Türkiye’nin tüm kadınlarının kalpleri sizin için çarpıyor, Filistin’in kurtuluşu için mevlaya niyazda bulunuyor. Lafa gelince demokraside aslan kesilenler söz konusu sapkın akınlar olunca 14 aydır üç maymunu oynasa da biz sizi asla yalnız bırakmayacağız. Bu soykırımın durması için gerçekleri gür bir sesle dillendirmeyi sürdüreceğiz. Filistin’in yürekli kadınlarını bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
KADINA ŞİDDET İNSANLIK SUÇUDUR
Türkiye, hamdolsun çok güçlü ve yaygın bir sivil toplum ağına sahiptir. Her konuda vakıflarımız, derneklerimiz gerçekten olağanüstü çalışmalar ortaya koyuyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele hiç şüphesiz bunların en başında geliyor. Bir insanlık suçu olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddetin kökünün tamamen kazılması için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımızı tebrik ediyorum. Kadına yönelik şiddet kabul edilemez bir vandallıktır. Bu anlayışla göreve geldiğimiz ilk günden beri devrim niteliğinde pek çok adım attık. Kadınların haklarını güçlendirecek sayısız projeyi devreye aldık. 2012 yılında çıkardığımız ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun hukuki düzenlemelerin en önemlisiydi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ: SANAL TARTIŞMALARIN HİÇBİR DAYANAĞI YOK
6284 sayılı kanun, Kadına Karşı şiddetle mücadelenin çerçevesini, başka hiçbir sözleşmeye ihtiyaç hissettirmeyecek şekilde kesin ve kati olarak çizmiştir. Muhalefetin İstanbul Sözleşmesi üzerinden ısrarla yürütmek istediği sanal tartışmaların hiçbir dayanağı yoktur. “Sözleşme Yaşatır” sloganı da marjinal kesimlerin ideolojik kavga aparatı olma dışında hiçbir anlam taşımıyor. Batılı ülkelerdeki vahim tabloyu bilmiyor ya da bilmek görmek istemiyorlar. Avrupa Parlamentosu, aile için şiddetle mücadele direktifini bu yılın ortalarında kabul etti.
SÖZLEŞME DEĞİL KANUNLAR YAŞATIR
Kadına karşı şiddet AK Parti iktidarında tanımlanarak nitelikli suç haline getirildi. KADES ihtiyaç halinde mağdurun kimliğinin ve adresinin değiştirilmesiyle elektronik kelepçe gibi tedbirleri biz şu an uyguluyoruz. Sözleşme değil kanunlar yaşatır. Kadına yönelik şiddetle mücadele için hazırladığımız eylem planlarını kararlılıkla takip ediyoruz. Kadınlara yönelik toplulumuzda yerleşmiş dini ya da kültürel yanlış davranış biçimleriyle de yoğun bir şekilde mücadele etti. Başörtüsü yasağı sebebiyle lise ve üniversiteye gidemeyen kızlarımızın mağduriyetlerini biz giderdik. Kılık kıyafet sebebiyle okulundan memuriyetinden atılan 28 Şubat mağdurlarına haklarını iade ettik. Kız çocuklarının okullaşma oranında yaşanan ciddi artış, kadınların iş gücüne katılım oranlarının sürekli yükselmesi, yasakçı zihniyete karşı verdiğimiz mücadeleden sadece birkaçıdır.
CHP’NİN HELALLEŞME TİYATROSU RAFA KALKTI
Bölücü terör örgütündeki insan hakkı ihlalini görmezden gelenlerin meselesi asla kadınların hak ve hukuku olamaz. Yıllardır ciğerparelerine yeniden sarılmak için mücadele veren Diyarbakır Anneleri’nin feryatlarına kulak tıkayanların samimiyeti elbette sorgulanmalıdır. Özgür Özel Diyarbakır annelerinden bir selamı niçin esirgiyor? Kadın haklarını İstanbul Sözleşmesi’ne sıkıştıran CHP, niçin bu annelerin yaşadıklarına sessiz kalıyor? CHP fazişan tarihi ile ne zaman yüzleşecek, kadın düşmanı söylemleri ile ne zaman hesaplaşacak? Ne zaman milletin değerleriyle barışacak? Görüyoruz ki eski genel başkanın parti içi darbeyle emekliye sevki ile CHP’nin helalleşme tiyatrosu da tümden rafa kalktı.
VALSLE, KADEH TOKUŞTURARAK MODERN OLACAĞINI ZANNEDENLER…
Toplumsal huzurumun altını oyan alkol ve kumar kadına şiddette önemli bir faktördür. İçki, uyuşturucu ve bahsin önüne geçmedikçe kadına şiddetin önünü kesemeyiz. Muhalefet bu tehlikeyi görmezden gelmekte alkol ve kumar bağımlılığının felaketlerine karşı gözlerini kapatmaktadır. 31 Mart sonrası el değiştiren bazı belediyelerin alkol özendirici tavırlarını iyi niyetli bulmuyoruz. Bu jakoben modernleşmenin tezahürlerinden ibarettir. Tek parti faşizmi yıllarca millete illah dedirten ne kadar uygulama varsa, bugün de tedavüle konulmak istenmektedir. Muhalefet 1940’larda kalmış durumdadır. Valsle, kadeh tokuşturarak modern olacağını zannedenler, arkaik bir düzenin son temsilcileridir. 1940’ların faşizan uygulamalarının çağdaşlık kılıfıyla millete dayatılmasına eyvallah diyemeyiz.
Hukuk ve demokrasi zemininde eleştirilerimizi dile getiririz. Biz yarım asrı bulan siyasi hayatımızın her safhasında bunu yaptık. Ne hak yedik ne hakkımızın yenilmesine izin verdik. Bugün de aynı yerdeyiz. Aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Muhalefetin de bizimle aynı çizgiye gelmesini, millete karşı dayatmalardan uzak durmasını arzu ve ümit ediyoruz.
SİNEMA VE DİZİ SEKTÖRÜ KENDİNE ÇEKİDÜZEN VERMELİ
Sinema ve dizi sektörümüzün de artık kendine bir çekidüzenmesi gerektiğine inanıyorum. KADEM’in yaptığı kapsamlı inceleme, kadına yönelik şiddetin normalleştiğini gösteriyor. Bu konuda toplumu bilgilendirici olması gereken diziler şiddeti meşrulaştıran, araçsallaştıran kötü bir rol oynuyor. Hepimize, yapımcılara, senaristlere, medya organlarına ve RTÜK’e sorumluluk düşmektedir.
KAYNAK: Türkgün /