Türkiye vazgeçilmez konumda! Bölgede Hindistan’a rakip dev proje hayat buluyor
Asya, Avrupa ve Körfez bölgeleri arasında güçlü bağlantılar kurmayı amaçlayan Türkiye, Kalkınma Yolu Projesi ile Avustralya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) oluşan AUKUS’un stratejik bir uzantısı olarak görülen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na(IMEC) rakip oldu.
Dr. Öğretim Üyesi Md. Nazmul İslam, 3 Ekim’de Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani tarafından başladığı ilan edilen Kalkınma Yolu Projesi’nin stratejik hedeflerini ve Türkiye’nin dahil olmadığı Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi ile karşılaştırmasını AA Analiz için kaleme aldı.
Rekabetçi küresel siyaset alanında, özellikle de stratejik ticaret yollarıyla ilgili, hem yerleşik hem de yükselen güçler kendi izlerini bırakmayı ve uluslarının uzun vadeli jeopolitik ve jeoekonomik çıkarlarıyla uyumlu önlemler başlatmayı arzuluyor. Yakın zamanda tanıtılan Türkiye’nin “Kalkınma Yolu Projesi” (KYP) ve Hindistan’ın IMEC Projesi incelendiğinde, Çin’in baskın jeopolitik etkisinin ötesinde, bu yeni girişimlerin Asya, Orta Doğu ve Avrupa bölgelerinde gelecekteki dinamikleri stratejik olarak etkilemeye ve şekillendirmeye hazır olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
IMEC Projesi, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) veya Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun (CPEC) etkisini hafifletmeyi amaçlayan Hindistan liderliğindeki ittifaklar bağlamında bir alternatif olmayı amaçlıyor. Ayrıca IMEC, Amerika’nın Hint-Pasifik Stratejisi’nin, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (QUAD) veya Avustralya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) oluşan AUKUS’un stratejik bir uzantısı olarak görülebilir.
KALKINMA YOLU PROJESİ’NİN HARİTALANDIRILMASI
Türkiye’nin “Kalkınma Yolu Projesi”, Türkiye’nin aktif desteğiyle Asya, Avrupa ve Körfez bölgeleri arasında güçlü bağlantılar kurmayı amaçlayan kapsamlı ve iddialı bir altyapı girişimidir. Projenin stratejik hedefi, demir yollarını, kara yollarını, limanları ve şehir merkezlerini kapsayan, Irak ile Türkiye arasında bağlantı kuracak entegre bir ulaşım ağı oluşturmaktır. Proje ayrıca Büyük Faw Limanı’nı önemli bir geçiş merkezi olarak kurarak Asya ile Avrupa arasındaki seyahat süresini Türkiye üzerinden önemli ölçüde azaltmayı da amaçlıyor. Eş zamanlı olarak, Irak İpek Yolu’nun Süveyş Kanalı güzergahına uygun bir alternatif olarak geliştirilmesi ve ticaretin verimliliğinin artırılması yönünde çabalar da sürüyor. 54 kilometrekarelik geniş bir alana sahip olması ve önemli kargo gemilerini barındırabilmesiyle Büyük Faw Limanı’nın Orta Doğu’nun en büyük limanına dönüşmesi ve 1200 kilometre demir yolu ve otoyol ağına sorunsuz bir şekilde bağlanması öngörülüyor.[1]2025 yılına kadar projenin Türkiye sınırına kadar uzanan kısmının tamamlanması beklenirken tahmini maliyet yaklaşık 17 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Ayrıca bu girişim, Türkiye’nin coğrafi konumunun, önemli mali kapasitesinin ve ülkeyi küresel bağlantının merkezine konumlandıran ileriye dönük vizyonunun stratejik değerinin altını çiziyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Yolu Projesi’nin Avrupa’dan Körfez Bölgesi’ne kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insan için potansiyel faydalarını vurguladı. Bu girişimi bölgesel kalkınmayı hızlandıran yeni çağın İpek Yolu olarak tasavvur ederek, projenin dönüştürücü kapasitesinin altını çizdi. Buna paralel olarak Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de bu düşünceyi yineledi ve projeyi Orta Doğu ile Avrupa arasındaki bağlantıları kolaylaştırmak için en uygun maliyetli çözüm olarak kabul etti. Ayrıca, Irak’ın Kalkınma Yolu Projesi’yle petrol bağımlılığını azaltmak için gelir akışlarını çeşitlendireceğini ve stratejik coğrafi konumunu güçlendireceğini düşünüyor.
Bununla birlikte girişimin uygulanabilirliği ve yürütülmesiyle ilgili çeşitli engellerle karşılaşılıyor. Öncelikle projenin uluslararası ticarette başta Süveyş Kanalı olmak üzere köklü geleneksel ticaret yollarının yerini alma veya rakip olma kapasitesine ilişkin şüpheler bulunuyor. Dahası lojistik karmaşıklıklar, bölgesel terör örgütleri tarafından daha da kötüleştirilen güvenlik kaygıları, İran’ın yıkıcı müdahalesi ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinin bölgedeki yayılmacı arzuları bu çabanın sorunsuz bir şekilde ilerlemesine potansiyel engeller teşkil ediyor.[2]
IMEC PROJESİ
Hindistan’ın en iddialı girişimlerinden biri olan IMEC Projesi, benzer düşüncelere sahip ülkeleri ortak çıkarlarla buluşturmak için başlatıldı. Ekonomik bir koridor olarak tasarlanan IMEC, Asya, Basra Körfezi ve Avrupa genelinde bağlantıyı ve ekonomik birleşmeyi geliştirerek ticaret ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlıyor. Ancak uygulanabilirliği ve pratikliği hala büyük ölçüde belirsizliğini koruyor. IMEC, basit bir koridordan ziyade, Çin’in BRI ve CPEC gibi geniş kapsamlı girişimlerine küresel ölçekte karşı koymayı amaçlayan bir Avrasya-Asya işbirliği gibi görünüyor. Daha önce Çin’in ilerlemelerine karşı Asya-Pasifik ve Hint-Pasifik bölgesinde QUAD ve AUKUS gibi güvenlik ittifakları önerilmişti. Bununla birlikte ABD liderliğindeki Batı ve Hindistan liderliğindeki Küresel Güney’in bu girişimleri bir geçiş aşamasında gibi görünüyor.
Ayrıca, Hindistan limanlarını Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) Fuceyra’ya bağlayan ilk 1600-1800 kilometrelik deniz bağlantısını öngören IMEC Projesi’nin mevcut konseptine ilişkin olarak, projenin mimarları için kritik bir hedef, Fuceyra Limanı’nı modernize etmektir. Ticari malların buradan trenle İsrail’deki Hayfa’ya taşınması öneriliyor. Bu da başta Suudi Arabistan olmak üzere 2 bin 600 kilometrelik demir yolu bağlantısının yaklaşık 700 kilometresinin inşa edilmesini gerektiriyor. Hindistan hükümeti tarafından sağlanan tahminlere göre, proje için gereken toplam yatırımın 10-12 milyar dolar arasında değişeceği öngörülüyor.[3]Bölgesel siyasi istikrarsızlıklar ve lojistik zorluklar nedeniyle projenin maliyetini şu aşamada tam anlamıyla öngörmek kolay değil. Projenin hayata geçip geçmeyeceğini ve ne derece verim sağlayacağını öngörmek şu aşamada zor olsa dahi Hindistan’ın iç ekonomik ve politik dinamiklerini güçlendirerek, yerleşik rantçı politikalarından bir miktar uzaklaşma sağlayabilir.
NEDEN KALKINMA YOLU PROJESİ?
Her iki girişime bakıldığında, Türkiye’nin Kalkınma Yolu Projesi’nin dikkate değer bir avantajı, Musul’un güneyine giden mevcut bir demir yolu hattının varlığıdır. Ayrıca Irak’ta demir yolları ve istasyonların yenilenmesine yönelik çalışmalar da mevcut. Dikkate değer bir diğer husus ise Ankara’nın Erbil’le olan yakın ilişkileridir. Bu ilişkiler, Irak’taki iç siyasi çalkantıların ortasında bile projenin dayanıklılığına katkıda bulunma potansiyeline sahip. Ayrıca Türkiye’nin Katar ve BAE’yi projeye entegre etmeye yönelik bölgesel stratejisi, projenin uzun vadeli sürdürülebilirliğini önemli ölçüde destekliyor. Türkiye’nin stratejik konumu dahi, son Süveyş Kanalı krizi olayında örneklendiği gibi, küresel koridorlardaki kritik rolünün altını çiziyor. IMEC için de Türkiye’nin vazgeçilmezliği ortada. Türkiye’nin dışında kaldığı mevcut senaryoda IMEC Projesi, Doğu ile Batı arasında köprü oluşturan hayati entegrasyon noktalarından yoksun durumda. IMEC kısa vadede yüzeysel bir başarı elde edebilirken, özellikle Akdeniz ve Orta Doğu bölgelerinde uzun vadeli politika sürdürülebilirliği açısından önemli zorluklarla karşılaşabilir.
IMEC ağları doğası gereği dinamiktir ve üzerinden geçtiği rotaya bakıldığında homojen bir girişim olmadığından son yaşanan Filistin-İsrail çatışmasında da görülebileceği gibi jeopolitik gerilimlere, doğal afetlere, salgın hastalıklara ve çatışmalardan kaynaklanan kaymalara ve kesintilere karşı hassastır. Buna karşılık Kalkınma Yolu Projesi, her iki girişim için de farklı avantajlar sunan daha tutarlı bir ağ yapısı sergiliyor. Kalkınma Yolu Projesi ve IMEC arasındaki olası bir işbirliği, küresel ticareti düzene sokarak, küresel ekonomik ve jeopolitik manzarayı yeniden yapılandırabilecek işbirliğini teşvik etme ve bu sayede önemli avantajlar sağlama potansiyeline sahip. Ancak bu vizyonun gerçekleştirilmesi titiz planlamaya ve güçlü uluslararası işbirliğine bağlıdır.
Kaynak:Türkgün/AA-Anadolu Ajansı