Ötücü keklikler..!
Ötücü keklikler..!
Hikayeyi bilirsiniz, lakin büyük dersler içermesi nedeniyle muhteşem hikayeyi yeniden bir hatırlatalım dedik..
Padişah Yavuz Sultan Selim Han, bir gün tebdili kıyafet yapmış.. Saraydan çıkarak halkın arasına karışmış..
Şura, bura derken en son Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş. Avcılar burada avladıkları kuşları, tuzakçılar ise yakaladıkları maharetli ve eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar..
Bir ara gözü kekliklere ilişiyor Türk Hakan’ının. Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, “Tane işi, satış fiyatı 1 altın” yazıyor…
Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın. Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılıyor.
-“Hayırdır” diyor satıcıya. “Bunun diğerlerinden
ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?”
-Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” diyor..
“Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye ekliyor..
-“Satın alıyorum” diyor Padişah, “Al sana 300 altın…”
Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kopartıyor..
Adam şaşırıp;
-“Be adam!!! Ne yaptın?? En maharetli kekliğin kafasını koparttın..” diye dövünürken padişah gürlüyor:
-“Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bu gibilerin akıbeti er ya da geç budur”..
***
Şimdi, bu hikayeyi günümüze, daha doğrusu siyasete kısaca uyarlayarak bir kaç kelamda bulunmak isterim..
Dünya coğrafyası ve insanlığın kutup yıldızı olan Türkiye ile Türk milleti; bu topraklarda gözü olan bilumum dış güçlerin veya onların içimizdeki maşalarının herdaim saldırısına uğramıştır.. Uğramaya da devam ediyor!
Şimdi biz “dış güçler” dedik ya, bazılarının hemen bunu hafife alıp, alaya dahi alacaklarını biliyorum..
Ancak biraz tarih bilgisi olan veya tarihe meraklı, biraz da izan sahibi kişiler şunları unutmuş olamazlar!
-Mesela, binlerce kişiden oluşan cani güruhun, yamyamlık dahil her türlü vahşeti yaşattığı Haçlı Seferleri’nin niye ve kime karşı yapıldığını?!
-Mesela, yedi düvelin devrin en modern silah ve cephaneleriyle toplaşıp geldikleri ve Mehmet Akif’in ölümsüz şiiriyle çok güzel tasvir ettiği; Çanakkale Deniz ve Kara Savaşlarının kimlere karşı ve ne için yapıldığını?!
-Mesela, Mondoros Müterakesi sonrası ordumuzun dağıtılıp, ülkemizin çoğu yerinin işgal edilerek ne hale geldiğini?!!
Velhasıl, sürekli başımıza çeşitli gaileler açarak, bedelini şehit kanlarıyla çizdiğimiz dünya incisi aziz vatanımızda bizi hiç rahat bırakmadılar.. Bırakmaya da hiç niyetleri yok!
Nitekim, geçmiş sicilleri; kan, gözyaşı ve mazlum milletlerin üzerinden sömürgeciliğe dayalı olan malum dış güçler.. Bu seferde, devreye koyup, yürüttükleri planlarla; Türkiye’de çift bayraklı, çift dilli (hatta daha fazlası) bir yapı oluşturup, yani küçük küçük devletçikler peydahlaştırarak Türk milletini yeniden boyunduruk altına almak istedikleri net olarak bellidir!
Başta ABD olmak üzere Avrupa Devletleri ile Rusya’sı, Çin’i, İsrail’i, İran’ı, Arabistan’ı vs. gözümüzü oymak veya kolumuzu kanadımızı kırmak için her türlü kepazeliği yaparak; bilindiği üzere başımıza PKK/PYD adlı bölücü terör örgütünü bela ettiler…
Bu cani örgüt, asker, polis, korucu, başta olmak üzere öğretmen ile yaşlı-genç, kadın-erkek hatta bebek bile demeden binlerce yurttaşımızı şehit ettiler! Binlercesi Gazi oldu!
Yine vatandaşlarımızın binlercesi dul ve yetim kaldı!
Ormanlarımızı, okullarımızı, kamu binalarını yaktılar. Yetmedi başta iş makineleri olmak üzere çeşitli araç ve gereçleri yaktılar, patlayıcılarla tahrip ettiler…
Bazılarının hafife aldığı dış güçlerin her türlü desteği verdiği PKK terör örgütüne karşı yaklaşık 40 yıldır sürdürülen bu mücadele esnasında trilyon dolarlarla ifade edilen maddi kayıplarımız oldu…
Son 20 yıldır iktidarda olup, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’yi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi, kendilerinin “çözüm süreci” de dedikleri ve 3 yıl kadar süren bir dönem çok vahim hatalar yapmasına rağmen, akılları başına gelip, devlet aklı galip gelerek, özellikle son beş yılda teröristlere ağır darbeler vurmuş ve terör örgütünü neredeyse bitirme noktasına getirmiştir!
Şimdi, verdiğimiz bunca şehit ve gazilerimizin yanısıra; kan, gözyaşı ve maddi kayıplara malolan bütün bu süreçler sanki hiç yaşanmamış gibi..
-PKK/PYD’yi terör örgütü saymamalar..
-Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’ya arka çıkmalar..
-“HDP’nin aldığı 6 milyon oy var.”, “Hazineden yardım alıyorlar”, “Meclisi yönetiyorlar.” vs. diyerek, kapatılması gerekli, ancak AYM’nin ağırdan aldığı HDP’yi meşru ve hatta masum göstermeye çalışmalar..
-Terör yuvası Kandil’in meclisteki siyasi temsilcileriyle cilveleşmeler..
-Yakın geçmişe kadar gizlice yaptıkları görüşmeleri artık bırakıp, HDP ile aleni görüşüp; görüşme sonrası ise her ne hikmetse(!) basının soru sormamasını istemeler..
-Diyarbakır annelerini değil de, terör örgütüyle iltisakları nedeniyle uzaklaştırılan belediye başkanlarını ziyaret etmeler..
-Kahvaltılı muhabbetler yapmalar..
-ABD Büyükelçisiyle gizli, görüşmeler yapmalar..
-Şehit haberleri dahil çeşitli olaylarda; PKK terör örgütünün adını anmadan imtina ederek, “terör örgütü” gibi yuvarlak ifadeler kullanmalar..
-HDP’yi “Kürtlerin siyasi temsilcisi” görmeler..
(Oysa ki, Yönetiminden en küçük teşkilatına kadar tamamen bölücü fikir ve eylemleri olan HDP’ye; ayrılıkçı olan bir kısmı da dahil olmak üzere terör örgütü baskısıyla, çoğunlukla Kürtler oy vermektedir.. Aynı zamanda O coğrafyada yaşayan ve yine teröristlerin baskısıyla, önemli bir oranda Türkmen, Arap ve Ermeni asıllılarda mecburen de olsa bu partiye oy vermektedir..
Ha keza, başta İstanbul olmak üzere Batı’da çeşitli saiklerle ve özellikle rejim karşıtı marjinal sol, sosyalistler, bazı siyasal İslamcılar ile bazı eşcinseller dahil olmak üzere ırki temelli olmayan çeşitli unsurlar da oy vermektedir.. Bu bağlamda HDP yönetim kadrosunda veya milletvekilleri bazında ve il-ilçe yöneticileri arasında Kürt olmayan birçok kişi vardır! Bu bakımdan “HDP’yi Kürtlerin temsicisi” görmek, sırf şirinlik yaparak, bölücü örgütün uzantısı olan partinin sempatisini kazanmak içindir..)
***
Ha unuttum sanmayın..
Yine bir ABD projesi olarak 1960’lı yılların başından itibaren sinsi sinsi gelişip, 2013-14’lere kadar ülkenin başta yargı, ordu, emniyet, eğitim ve hatta siyaset olmak üzere her kurum ve kuruluşuna yerleşen; emperyalizmin uşaklarını da unutmadım.. Yani Feytullahçı terör örgütünü..
Ülkenin içinde dışında kurdukları ve adeta komün düzeninde birbirlerini kalkındırıp; okul-dersane, sanayi, ticaret, bankacılık sektörlerinde oldukça büyüyüp söz sahibi olan FETÖ’de en az PKK kadar tehlikeli bir örgüttür.
Nitekim 15 Temmuz 2016 yılında satılmış ve maalesef üzerlerine giydikleri asil üniformaya ihanet ederek yaptıkları silahlı darbe girişimiyle ülkemizi uçurumun kenarına kadar getirmişlerdir..
Allah’tan, çoğunluğu devletine-milletine bağlı olan ordumuz ve emniyetimizin unsurları ile Türk milleti el ele vererek, başta Ömer Halis Demir olmak üzere 250 şehit ve yüzlerce yaralı verme pahasına rağmen; ABD destekli bu hain darbe girişimini püskürtmeyi başarmışlardır..
Şimdi bütün yaşadıklarımızın yüzde birini bile anlatma imkanımızın olmadığı bu açıklamalarımız sonrası;
Soyuna, ülkesine-milletine ihanet eden ve siyaseten kafası kopartılıp, ülke idaresi asla teslim edilmeyecek “ötücü keklik”ler..
Acaba kim veya kimler oluyor?
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
Harun KILIÇ
ANKARA