ÇANAKKALE SAVAŞLARI YADA HİLAL İLE HAÇ’IN SAVAŞI!
ÇANAKKALE SAVAŞLARI YADA HİLAL İLE HAÇ’IN SAVAŞI!
Merhum Akif’in de “Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” dediği ve binlerce kilometre uzaklıktan Çanakkale’mize gelenlerin hakikaten ne işi vardı bu topraklarda?
Türk tarihinde Mart ayı çok önemli olayların geçtiği bir ay olmuştur. İşte bu yazımızda
Mart 1915’de binlerce insanımızı kayıp verdiğimiz, buna mukabil düşmana asla geçit vermediğimiz; Çanakkale Savaşlarından ve zaferinden bahsedeceğiz. Öncelikle ve özellikle belirtmeliyim ki, bu savaş. Türk milleti adına tam bir kahramanlık destanıdır…
Hem de eşi benzeri bu dünyada asla görülemeyecek türden bir kahramanlık destanıdır!
Bu savaşların yapılmasının birkaç temel nedeni ve sonucu vardır diye düşünüyorum.
Konuyu fazla derinlere inmeden ve tarihçilere bırakarak kısaca irdeleyecek olursak şunları görürüz!
Çanakkale önlerine kadar gelen itilaf devletlerinin her ne kadar amaçlarının;
a) Ekonomisi kötüye giden Rusya’ya yardım etmek.
b) O tarihlerde müttefikimiz(!) sayılan Almanların iki gemisinin Boğazları geçip Rus limanlarını bombalamasını cezalandırmak şeklinde dillendirseler de…
Asıl amaçları nettir ve Haç’ın, Hilal’i tamamen yok etme arzusudur.
Bu temel amaçlarının yanı sıra diğer bir amaçları, Hilal’in temsilcisi ve önderi olması hasebiyle, yukarıda belirttiğimiz asıl amaçlarına engel gördükleri Türkleri Anadolu’dan kesinlikle söküp atmaktı!
Nitekim bu uğurda başta Haçlı Seferleri düzenlemek de dâhil geçmişte her türlü alçakça girişimi yapmışlardı.. Ayrıca ta o zamanlardan itibaren Orta ve Yakın Doğu’yu yani petrol/enerji bölgelerini tümden işgal etmeyi kafalarına koymuşlardı. Fakat Türkler bu arzularına da en büyük engeldi…
Bir başkası ise, ilk ikisini gerçekleştiremeseler bile, en azından bize karşı geçmişte yaşadıkları mağlubiyetlerin tamamının hesabını öyle veya böyle Türk milletine ödetmekti…
İşte bunun için zamanın geldiğini, şartların kendileri açısından uygun olduğunu düşünerek; Mart 1915’te en kuvvetli donanmalarla ve yüz binlerce askerden oluşan askeri birliklerle geldiler…
Bildiğiniz üzere, Çanakkale Savaşları: Viyana bozgunumuzdan sonra sürekli geri çekilmeye zorlanan, bunun neticesinde aralıklarla ve sürekli ricat eden Devlet-i Aliyye’nin (Osmanlı Devletinin), bu çekilmelere uzun bir süre sonra ilk defa son vererek; karşı duruşunu sergilediği çok önemli bir savunma savaşıdır.
Ve bedeli bize oldukça pahalıya mal olan, ancak düşmana da oldukça pahalıya ödettirilen çok önemli bir karşı koyuşun şanlı destanıdır.
Bu kahramanca yapılan mukavemetle çok şükür ki, Haçlılardan müteşekkil düşman ordusu, Çanakkale’de geçici de olsa durdurulmuş. Müstevlilere atılan bu tokat onları oldukça sersemletmiştir. Bu sayede de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun ilk temelleri orada atılmıştır.
Düşman devletler gerçekten bu azim ve kararlılık karşısında çok şaşırmışlardı. Ancak afallamalarına gerek yoktu. Çünkü bağımsız son Türk yurdunda, var olma mücadelesi veren ve bu uğurda varını, yoğunu ortaya koyup, emsali görülmedik bir kahramanlık sergileyen canını dişine takmış Türk milleti vardı karşılarında.
Hatta geri dönmeyi dahi asla düşünmeyen ve haklı olarak “Bedr’in Aslanları”yla eş tutulan Kahraman Mehmetçiklerimiz vardı!
Bizzat cephede ordusunun başında olan ve “Sizlere savaşmayı değil ölmeyi Emrediyorum” diyen Muhteşem Türk, Gazi Mustafa Kemal vardı…
Ve…
Bu emre; 57.’inci Alay örneğinde olduğu gibi bir saniye dahi düşünmeden derhal uyan ve tamamı oracıkta şehit olan cesaret timsali askeri birliklerimiz vardı!
Daha çocuk sayılabilecek gençler vardı…
Ki, Askeri ve sivil rüştiye ile idadi ve darülfünun vede Mekteb-i Harbiye talebeleri de dâhil bütün “kınalı kuzularımız” hiç gözünü kıpmadan ölüme gitmişlerdir.
Yani Mehmetçiklerimizin yanı sıra, okumuş insanımızın neredeyse tamamı bu savaşta ya şehit ya da gazi olmuştu…
Kısaca; Ezan, vatan, millet, bayrak ve namus aşkına, bir an bile tereddüt etmeden hiçbir millete nasip olmayan bir davranışla hepsi ölüme koşmuşlardı…
Savaş denizde ve karada çok kanlı geçmiş, dolayısıyla Çanakkale Savaşları sırasında veya sonrasında; benim köyüm de dâhil, Anadolu’nun hemen her köyüne, kentine bir şehit ya da gazi haberi gitmişti.
Yine bildiğiniz üzere geçici durdurulmuş işgal güçleri; bir süre sonra Türkleri Anadolu’dan tamamen söküp atmak ve yok etmek üzere son bir hamle daha yaptılar.
Yani bunu bir kez daha maşaları eliyle yeniden denediler…!
Ancak düşman kuvvetleri, Polatlı önlerine kadar gelmelerine ve hatta bu mübarek toprakları 3 yıl, 3 ay 24 gün süreyle pis çizmeleriyle kirletmelerine rağmen yine de başarılı olamadılar.
Çok şükür ki, geç oldu, güç oldu amma, sonunda “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!..” komutuyla Eğe’de denize döktük, emperyalist devletlerin kuklası olan bu aşağılık paryaları!…
Ve geldikleri gibi de gittiler!
*
Değerli okurlar,
Şimdi bu anlattıklarımızın ışığında sizlere soruyorum:
Merhum Akif’in de “Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” dediği ve binlerce kilometre uzaklıktan Çanakkale’mize gelenlerin hakikaten ne işi vardı bu topraklarda?
Onları biz mi davet etmiştik?
Şüphesiz bu soruya hepinizin cevabı elbette “hayır” olacaktır!
Fakat yazı başında da belirttiğimiz gibi. Günümüzde de göz göre göre gerçekleştirdikleri işgallerini, sömürgeciliklerini ve kendilerinin alçakça yaptıkları soykırımlarını unutturmaya çalışan bu çete devletler. Hilal’i ve onun nezdinde de Türk milletini yok etme hayali uğuruna hem benim milletimden, hem kendi gençlerinden, hem de sömürgelerinden getirdikleri yüz binlerce askerin, burada toprağa gömülmesine neden olmuşlardır.
Yazık değil miydi bu kadar kıyılan cana?
*
Özetle:
Geçmişin acı olaylarından önemli dersler alarak vatanımızın, bayrağımızın kıymetini bilelim ve geleceğimizi çok iyi plânlayalım..
Bilge Kağan’ın;
“Ey Türk Titre ve Kendine Dön”; sözüne hemencecik hamaset nitelemesi
yapmadan önce şöyle bir düşünüp, gerçek manasının ne olduğunu anlamaya çalışalım..
Ez cümle;
Türk’ün Şeref madalyası olan Çanakkale Savaşlarını destanlaştıran erinden komutanına kadar bütün has evlatlarıyla birlikte, bu muhteşem savunmaya karşılıksız katkı sağlayan vefakâr milletimizin cümlesinden Allah razı olsun..
Bu vesileyle toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet, minnet ve dualarla bir kez daha anıyor. Ve “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diyen, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un bir bölümünü hemen altta sunduğum muhteşem şiirinin tamamını tekrar tekrar okumanızı hararetle tavsiye ediyorum…
Çanakkale Şehitlerine:
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
….
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber…
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…