24 Temmuz Lozan ve Ayasofya…
24 Temmuz Lozan ve Ayasofya…
Niye yirminci yüz yılı ıskalayıp, bir türlü istediğimiz devler liginde yer alamadığımızı sorgulayan kaç kişi var ülkemizde?
Maalesef, rahatça sayılabilecek ölçülerde…
Yavaş ilerlememize gerekçe olarak pek çok neden sayıyoruz ve saydıklarımızda da hemen hemen tam isabet kaydediyoruz.
Ama önemli nedenlerden birisini unutuyoruz.
Toplum olarak heybelerimiz boş; masallarla,hurafelerle, dedikodularla, rivayetlerle çağı idrak etmeye çalışıyoruz.
Okumuyoruz, üşeniyoruz…
Gazete kültürüne bile uzağız…
Bazılarımızın okuduğunu zannettikleri şeyler ise,aslında ekollerin ya da siyasi yapıların tebliğler bülteninden başka bir şey değil…
Mesela bir kesim Lozan’ı hezimet diye savunur. Aslında dertleri Lozan değil Atatürk.. Lozan üzerinden Atatürk’e söverler.
Adı geçen anlaşmayı açıp bir kere bile okumazlar.
24 Temmuz 1923 tarihinde güneş ışıklarını dünyaya yöneltirken elimizde ne vardı ve günün devamında anlaşmayı bağıtlayarak elimizdekilerden neleri kaybettik? Sorgulamasını yapma zahmetine katlanmazlar…
Hele hele dün gururla uzun bir aradan sonra ilk cumayı çatısı altında eda ederek müthiş bir olayı gercekleştirdigimiz Ayasofya’yı Lozan’ın rövanşı zannedip bayram edenler var ki, Ayasofya’nın Lozan ile müzeye çevrilmediğini bilemeyecek kadar tarihten de uzaklar.
Öbür taraftakiler ise tam evlere şenlik.
Ayasofya’nın tekrardan camiye çevrilmesini Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı olarak değerlendirecek kadar izandan yoksun, uyuşturulmuş ve uçmuş(!) profillerden olabildiğince bol miktarda bulmak mümkün etrafta…
Öyleki yakın tarihte Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticiliği yapıp, “Ayasofya’yı niye devlet adına değil de, Fatih’in kurduğu vakıf adına tapuladık?” diye sorup; tapu kaydının şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından oluşturulduğunu zanneden büyük(!) fikir adamlarına rastlıyoruz…
Ayasofya’nın, anılan vakfa cami olarak bizzat Atatürk tarafından tapulandığını bilmeyen Atatürkçüler!!!!
O soruyu sorarken yalnız olmadığını beğenilerinden anladığımız bir sürü (!) aydın geçinen kimseye de şahitlik ediyoruz…
Evsafı böyle olan kalabalıkların oluşturduğu toplum,terakkinin itici gücü olabilir mi?
Elinizi vicdanınıza koyunuz, öyle cevap veriniz…
Halil Kaya
Konya