Dolar 34,6894
Euro 36,7069
Altın 2.966,45
BİST 9.640,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Az Bulutlu
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Cum 16°C
Cts 14°C
Paz 13°C
Pts 12°C

Gülaboğlu Muhammed Askeri kimdir?

Muhammed Askeri, uzun yıllar Halveti şeyhi olarak görev yaptı. Mutasavvıf divan şairi olan Muhammed Askeri, 4 bin beyitlik divanında aruz ve hece ölçüleriyle yazdığı şiirlerde dini ve ahlaki konuları işledi. Bu arada ayetlerden ve hadislerden faydalanan Muhammed Askeri, 280 civarındaki beyitte 59 ayete yer verdi. Muhammed Askeri’nin divanının bir nüshası Afyonkarahisar’da, biri Konya’da ve üçüncüsü İstanbul Üniversitesi kitaplığında bulunuyor. 35 yılın ardından vefat eden Muhammed Askeri’nin bugün türbesinin olduğu yere gömüldüğüne inanılıyor. Bazı kaynaklarda ise mezarının Kütahya’da olduğu belirtiliyor.

Gülaboğlu Muhammed Askeri kimdir?
19/07/2020 22:07
A+
A-

Gülaboğlu Muhammed Askeri kimdir?

Aslen Kütahyalı olan Gülaboğlu Muhammed Askeri’nin Afyonkarahisar’a 17. yüzyılda müderris olarak geldiği biliniyor.

Afyonkarahisar’ın kültür hayatı bakımından önemli yere sahip olduğu o dönem Muhammed Askeri’nin bugünkü sağlık ocağının bulunduğu yerdeki Hisarardı Medresesi’nde müderrislik yapan önemli hoca ve şairlerden biri olduğu da biliniyor. Muhammed Askeri, uzun yıllar Halveti şeyhi olarak görev yaptı. Mutasavvıf divan şairi olan Muhammed Askeri, 4 bin beyitlik divanında aruz ve hece ölçüleriyle yazdığı şiirlerde dini ve ahlaki konuları işledi. Bu arada ayetlerden ve hadislerden faydalanan Muhammed Askeri, 280 civarındaki beyitte 59 ayete yer verdi. Muhammed Askeri’nin divanının bir nüshası Afyonkarahisar’da, biri Konya’da ve üçüncüsü İstanbul Üniversitesi kitaplığında bulunuyor. 35 yılın ardından vefat eden Muhammed Askeri’nin bugün türbesinin olduğu yere gömüldüğüne inanılıyor. Bazı kaynaklarda ise mezarının Kütahya’da olduğu belirtiliyor.

ASKERÎ MUHAMMED’İN HAYATI VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ


Askerî Muhammed XVII. yüzyıl başlarında Kütahya’nın Altıntaş ilçesine
bağlı bugünkü adı Çayırbaşı olan Zemme (Zemha, Zemiha) Köyünde dünyaya
gelmiştir.1
Adının Muhammed Gülaboğlu olduğunu bir dörtlükte nida ile aşikâr
etmiştir. Yine bir beyitte de adının Gülaboğlu Muhammed olduğunu açıkça
söylemiştir:
Cihân fânîdür aldanma Muhammed ey Gülâboglı
Gözün baglamasun hırs u hased ‘akl-ı ma‘âş şuglı
Yüzüñ pâyına sür her dem kulı ol elleri baglı
Temennâ eyle himmet um Hudânuñ evliyâsından (s.289:165:5)
Lâ-mekân ıklîminüñ şehrinde nûr-ı mübhemüz
Bil Gülâboglı Muhammeddür bu yerde adımuz (s.202:77:9)
İlk tahsilini köyündeki medresede babası Gülâbi’den almıştır. Medrese
öğrenimini on altı yaşlarındayken Kütahya’ya gidererek tamamlamış, ardından
tarikata yönelmiştir. Elmalılı Ümmî Sinan’a intisap ederek ondan feyiz ve
icazet almıştır.
2 Şair, şiirlerinde Ümmî Sinan’ın mürşidi olduğunu beyitlerinde
zikretmiştir. Aşağıdaki beyit buna örnektir:
Mürşidümdir Pîr Sinân Ümmî ‘azîzüm ‘aşkına
Pâdişâhum bizi bizden lutf idüp itme su‘âl (s.253:128:14)
Askerî Muhammed, Ümmî Sinan’dan aldığı icazetten sonra Kütahya’da
müderrislik yapmıştır.3
Beş on yıl burada müderrislik yaptıktan sonra
1650’lerde Delibaş Ayaklanması sonucunda oluşan müderris açığı sebebiyle


Mehmet Sarı, Askerî Muhammed Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği, Dîvânının Tenkitli Metni, Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Ankara, 2007, s.1.

Afyonkarahisar’a gelerek ve birçok öğrenci yetiştirir. Afyonkarahisar’da otuz
kırk yıl arası müderrislik yapmıştır. İslâmiyet ve bağlı olduğu Halvetî
Tarikatına hizmette bulunmuştur.4
Halvetî Tarikatının kurallarını talebelerine
öğretmiştir. Halvetî Tarikatını beyitlerde fazlaca zikretmiştir. Hatta şairin
“halvetîlerdür” redifli şiiri bulunmaktadır. Halvetî tarikatına bağlı olduğunu
belirttiği bir beyit şöyledir:


Biz tarîk-i halvetîyüz ‘ilm-i hikmet bizdedür
Bezm-i ‘aşka sohbetiyüz bâki sohbet bizdedür (s.165:41:1)
Askerî Muhammed, müderrislik yaptığı Afyonkarahisar’da
H.1104/M.1693 yılında vefat etmiştir.5
Askerî Muhammed’in şiirleri didaktik özellik göstermektedir. Nazmı araç
olarak kullanmıştır. Şair şiirlerinde Kur’ân ve hadislerden, dînî kaynaklı
bilgilerden yola çıkarak halkı bilgilendirmeye çalışmıştır.
Şi‘rimüz tefsîr-i Kur’ân âyet-i Rahmânîdür
Sırr-ı vahdet söylerüz bürhânımuz tevhîd-i zât (s.146:28:16)
Nazmımuz na‘t-ı ilâhî sırr-ı vahdet şerhidür
Tâb-ı nâ-mevzûn olanlar añlamaz eş‘ârımuz (s.199:74:6)
Askerî Muhammed’in Allah aşkının yanında bir de Allah’ın sevgi kuluna
karşı olan aşkı vardır. İsimlerinin aynı olması bile şairi mutlu etmektedir.
Sordum adın didi aduñla adım durur adaş
Hamdü’li’llâh bildim adın kim Muhammed hân imiş (s.220:95:19)


Şair, şiirlerinde ‘Askerî mahlasını kullanmıştır. Askerî Muhammed,
Askerî’nin yanı sıra dervişliğine vurgulamış ve bunu mahlasına da yansıtmıştır.
“Hamdüli’llâh” çok şükür bî-çâre Dervîş ‘Askerî
Âsitân-ı devletinde bir gedâdur bir gedâ (s.122:7:9)


Askerî Muhammed şiirlerinde Allah, Hz. Muhammed, kâinatın yaratılışı,
ilim, irfan, gönül, insan, âyet mevzularına sık sık yer vermiştir. Şair ilmin,
irfanın kaynağı olarak Kur’ân ve tefsiri göstermiştir. İnsân-ı kâmil olmanın


yollarını gösteren şair bu hususta edep, ahlak, kanaat, gayret konuları ele
almıştır. Nefsini, kendini ve Allah’ı bilmeyi kendine gaye edinmiştir.
Mâsivâdan uzak, Allah’ın tecellisini görerek, ehl-i sünnet halindeki sürdürdüğü
yaşamını şiirlere yansıtmıştır. Şair, sık sık zahide seslenmiş ve riyadan uzak, gösterişsiz hayatı anlatmıştır.


Askerî Muhammed, didaktik şiirler yazdığı için bazı beyitlerde (ayetlerin
yer aldığı) Arapça kelimeler fazlaca yer almıştır. Şair sanattan, süsten püsten uzak bir edebî âlemi seçmiştir. Halka seslendiği için yer yer halk deyimlerine, sözlerine yer vermiştir. Aşağıdaki beyitte kullanılan irüp, kırup, yüzün sürüp, kuşak gibi kelimeler buna örnek teşkil etmektedir:
Mürşid eşigine irüp dergâhına yüzüñ sürüp
İnkâr kuşagını kırup îmân-ı ‘aşku’llâha gel (s.243:119:2)
Askerî Muhammed’in şiirlerini incelediğimizde Hallâc-ı Mansûr’un
“ene’l-Hak” (ben Hakk’ım) tefekkürüne sahip olduğunu, Hallâc-ı Mansûr’dan
etkilendiğini görmekteyiz:


‘Aşkdan okıyanlar sebak bilmez olurlar kara ak
Hak bendedür benem ol Hak dir çagırur Mansûr olur (s.180:55:4)

Hep kemâlât-ı sıfât-ı zâtum olmuşdur cihân
Vâcib-i bi’z-zât benem hem ‘âlem-i imkân benem (s.254:130:5)
Cürmünüñ ikrâr idüp her kim dilerse magfiret
Rahmetüm deryâsına gark eylerem gufrân benem (s.254:130:11)
Askerî Muhammed’in şiirlerinde Yunus Emre’nin etkisi de açıkça
görülmektedir. “Gerek” redifli şiirlerinde kendisinin yalnız Allah’ı istediği
görülmektedir. Yunus Emre’nin “Bana seni gerek seni” şiirini hatırlatan
beyitlerle divanda sıkça karşılaşmaktayız. Aşağıdaki beyit bu mevzuya bir
örnektir:


Hûrî vü Cennet gerekmez baña Allâhum gerek
Dem-be-dem yüz sürmege ol ulu dergâhun gerek (s.234:110:1)
Askerî Muhammed, divanda Kâşif isimli şairin bir gazelini alarak tahmis
yoluyla muhammes oluşturmuştur.

Sundı hikmet şerbetinden cânuma cân Mustafâ
Hasta-i câna irüşdi âb-ı fazluñdan şifâ
‘Askerî bulsa ‘aceb mi dâ’imâ zevk ü safâ
“Dünyâ ‘ukbâ i‘tibârın terk idelden Kâşifâ
Câna mûnis sûrete Hak dil-ber-i meh-rû yeter” (s.384:244:7)
Askerî Muhammed’in incelemiş olduğumuz Dîvân’ından başka eserleri de
bulunmaktadır.

“Halveti şeyhi ve Mutasavvıf şâir Askerî Muhammed’in,
varlığı kesin olarak bilinen eseri, üzerinde çalışma yaptığımız ve elimizde
birçok yazma nüshası bulunan Dîvân’ıdır. Kaynakların bahsettiğine göre
bundan başka divanının başında bulunan 250 beyitlik Mesnevi’si Câmiü’lEsrâr, bir de Süluku’s-Sâlikîn fi beyân-ı Esrârü’l-Ârifîn adında 22 sahifelik
bir Risâle’si vardır”.

“Bölgede hiç trafik kazası yaşanmaması gizemini koruyor”

1978 yılında Hisarardı Medresesi’nin bakımsızlıktan dolayı harabeye dönmesinin ardından bölgeye sağlık ocağı yapılarak vatandaşların hizmetine sunuldu. 1960’lı yıllarda bölgede belediye tarafından yapılan istimlak ile alan imara açılarak bugünkü mahalle konumuna geldi. Fakat o tarihten bu yana kutsal sayıldığı için türbeye dokunulmadı ve yol ortasında kaldı. Çift şeritli yolun geçtiği Göksu Caddesi üzerinde bulunan türbeden dolayı yol bir yerden sonra tek şeride düşüyor. Buna rağmen bölgede hiç trafik kazası yaşanmaması ise dikkat çekiyor.

“Türbeyi almak isteyen kepçe iki defa kırıldı”

Mahalle sakinlerinden 71 yaşındaki Ali Erdem, çocukluğundan bu yana mezarın şimdiki yerinde olduğunu ve kaldırılamadığını ifade etti. Erdem, kendisinin 60 yıldan bu yanan türbenin yani başındaki evde oturduğunu kaydederek, “Burası 60 yıldan bu yana burada ve buradaki kişi dervişmiş. Buralar mezarlıkmış ve alanı istimlak yapıyor belediye. Türbeyi almak isteyen kepçe iki defa kırıldı. Ben bunu gördüm, buraya geldiğim sene oldu bu olay. Ama artık herkes alıştı, türbe olduğu için herkes alıştı ve gelip geçenler dua okuyor” dedi.

Kaynak: acikerisim.aku.edu.tr/