MHP’li Büyükataman: Erdoğan ihanet pınarından içti
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Bu amansız hastalık, erken teşhis aşamasında yalana başvurup tedaviden kaçan Erdoğan’ın beynini, zihnini ve ruhunu bütünüyle ele geçirmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman,”Bu amansız hastalık, erken teşhis aşamasında yalana başvurup tedaviden kaçan Erdoğan’ın beynini, zihnini ve ruhunu bütünüyle ele geçirmiştir. Erdoğan’ın mikrobunu yaymaya ve bulaştırmaya çalışması onun bu hastalığın tesadüfen kurbanı olmadığının ispatıdır. Sık sık bölücülük nöbetleri geçiren Erdoğan’ın ruhi dengesinde baş gösteren çalkantılar ve kararlarındaki ani değişimler karşısında tüm ilmi tanımlar yetersiz kalmakta ve tıp bilimi çaresizliğin dibine vurmaktadır” dedi.
Büyükataman’ın açıklaması şu şekilde:
Terör örgütüne teslimiyet sürecinde ilerlerken terörist inlerinde soluklayan ve ihanet pınarlarından yıkanan Başbakan Erdoğan, maalesef bölücülük hastalığına yakalanmıştır. Bu amansız hastalık, erken teşhis aşamasında yalana başvurup tedaviden kaçan Erdoğan’ın beynini, zihnini ve ruhunu bütünüyle ele geçirmiştir. Erdoğan’ın mikrobunu yaymaya ve bulaştırmaya çalışması onun bu hastalığın tesadüfen kurbanı olmadığının ispatıdır. Sık sık bölücülük nöbetleri geçiren Erdoğan’ın ruhi dengesinde baş gösteren çalkantılar ve kararlarındaki ani değişimler karşısında tüm ilmi tanımlar yetersiz kalmakta ve tıp bilimi çaresizliğin dibine vurmaktadır.
Başbakan Erdoğan dün bir toplantıda yaptığı konuşmada, yine böyle nöbet geçirmiş ve kendisini kaybederek ne dediğini bilmez bir psikolojiye bürünmüştür. Sarf ettiği cümlelerde Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçiliğini eleştiren ve kendince milliyetçilik tanımlaması yapan Erdoğan, daha birkaç hafta önce ayaklarının altına aldığını söylediği milliyetçiliğin ayaklarına kapanarak yaşadığı oy kaybının onu ne denli acınacak bir hale getirdiğini özetlemiş ve iktidar ehliyetini kaybettiğini de tescillemiştir. Ne yazık ki Erdoğan bölücülük hastası, terörist yanlısı ve terörist başına yaranma bağımlısı olmuştur. Tüm benliğini işgal eden bu hastalıktan yakasını kurtarması artık imkânsızdır ve Türk milletinin AKP mikrobu ile birlikte Erdoğan müptelasından en kısa sürede kurtulması gerekmektedir.
Hatırlanacağı üzere devr-i iktidarının ikinci döneminde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin bebek katili ile yapılan pazarlıkları ifşa etmesinin hemen ardından mikrofonu eline alan Erdoğan, müfterilik suçlamasını yöneltmiş ve bu ithamların ispatlanamaması halinde iddia sahiplerinin “şerefsiz” olacağını söylemişti. Fakat ilerleyen süreçte yeniden sahne alarak, bu iddiayı kendisi ispatlamış ve sağa sola savurduğu “şerefsizlik” yaftasını göğsüne asmıştı. Ne gariptir ki aynı Erdoğan, partimizce Bursa’da düzenlenen ve AKP iktidarının tüm engelleme ve karartma girişimlerine rağmen Bursa tarihinin en kalabalık mitingi olarak kayıtlara geçen “Kuruluş Mitingi”nde, Sayın Genel Başkanımızın yönelttiği “Bölücü başına ne vaat ettin?” sorusuna aynı söz öbeklerini kullanarak cevap vererek bütün şüpheleri ortadan kaldırmıştır. Fakat bu defa Erdoğan müfterilik sıfatından vazgeçerek sözlerinde ufak bir değişikliğe gitmiş ve “şerefsizlik” yerine “namertlik” yaftasını kullanmayı uygun görmüştür. Anlaşılan odur ki bütün Türk milleti gibi Başbakan Erdoğan da şerefsizlik nişanesinin kimin göğsünde durduğunun idrakine ve bu söylemini terk etmenin doğru olacağı kanısına artık varmıştır. Bu hepimiz açısından sevindirici bir gelişmedir.
Aynı zamanda Erdoğan bu konuşmasında yalan söylemenin bir siyasetçiye yakışmayacağından dem vurmak küstahlığını göstererek geçmişte Sayın Genel Başkanımızla alakalı olarak elinde bulunan belgeleri açığa vurduğunu söylemek aymazlığına kapılmıştır.
Daha geçtiğimiz ay, geçmiş dönemlerde yapmış olduğu konuşmalardaki çelişki ve yalanlar üzerine hazırlanan bir videoyu paylaşım sitelerinden mahkeme kararıyla kaldırtarak kendisinde aynaya bakacak yüzü bulamadığını ve kendi yalanlarından kendisinin bile utandığını hepimize ilan eden Erdoğan’ın bu yüzü nereden bulduğu ise büyük bir merak konusudur. Ayrıca Başbakan Erdoğan bu sözleriyle siyasetçi kimliğini çok uzun zaman önce bir yana bıraktığını ve bölücü paçavrasını üstüne geçirerek terörist başının emir ve himayesi altına girdiğini de kendi ağzıyla onaylamıştır. Çünkü Erdoğan’ın da dillendirdiği gibi yalan söylemek siyasetçiye, bir devlet adamına, bir Başbakan’a, karakter sahibi hiçbir insan evladına yakışmaz. Yalan; ancak ve ancak kişiliksizlerin tutunacağı, namertlerin sarılacağı ve hainlerin kullanacağı bir araçtır. Milyonlarca insanın gözünün içine bakarak yalan söylemek ise düşük bir seviye ve alçak bir seciye gerektirir. Yalan er kişinin harcı değildir. Bununla beraber yaklaşık 11 yıllık AKP iktidarı dönemi bize göstermiştir ki Erdoğan, yalancının kralı, yalan kitabının tescilli yazarı ve müfterinin daniskasıdır.