CHP: “MEMUR, MÜDÜRÜNDEN, MÜDÜR MÜSTEŞARINDAN, MÜSTEŞAR BAKANINDAN ŞÜPHELENİYOR”
“HÜKÜMETİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ MESELE AMERİKA’DA YAŞANAN SEÇİMLER DEĞİL”
Selin Sayek Böke Türk Lirasındaki değer kaybına yönelik açıklamalarda bulundu. Böke’nin konuşması şu şekilde:”OHAL’in uzatılması siyasi risk yaratıyor. Ekonomimizi boğuyor. Türk lirasındaki en büyük değer kaybının yaşandığı günlere baktığınızda sorunun ne olduğu çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. En büyük değer kaybı başkanlık tartışmasının alevlendiği gün yaşanıyor. En büyük değer kaybı AB ile, batı ile iplerin gerildiği gün yaşanıyor. Türkiyenin en büyük riski AKP iktidarının ta kendisidir. Hükümetin iddia ettiği gibi mesele Amerika’da yaşanan seçimler değil. Öyle olmadığının en büyük göstergesi, Türk lirası’nın kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla daha çok değer kaybediyor olmasında gözüküyor. Kendisine benzeyen para birimlerinin 2 katı kadar değer kaybediyor. Türk Lirası’nın bu değer kaybı cebinizde dolar olsa da olmasa da hepimizi fakirleştiriyor. Türkiye’nin kısa vadede ödemesi gereken, 167. 8 milyar dolarlık bir borcu var. Bu borç hepimizin. Şirketler borçlu, dolayısıyla o şirkette çalışan işçiler de o şirketin borcuna ortaklar. Bu borç Türkiye’nin . Bu borç Türk lirası değer kaybettikçe çok daha pahalı. 2016’nın başında ödememiz gereken toplam borcun TL değeri, 493 milyar liraydı. TL’nin değer kaybıyla bugün ödememiz gereken borcun değeri, 570 milyar TL.”
“TÜRKİYE’NİN DIŞ FİNANSMAN İHTİYACI, YILLIK 200 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke,”Türkiye’ye para gelmiyor. Hatta gelen para çıkıyor.Çıkamayan çıkmak için fırsat kolluyor” dedi. Böke, konuşmasını şöyle sürdürdü:”Musluklar kurudu. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı, yıllık 200 milyar doların üzerinde. Finasman ihtiyacı arttıkça, üstelik finasman bulmanın zorlaştığı bir dönemde arttıkça, TL’nin değer kaybı artacak ve hızlanacaktır. Kaynak gelmeyince ekonomik sistem duruyor. Sadece musluklar kurumuyor, Türkiye’de ki para da tedirgin. Bu eğilim AKP’nin isteyerek kurduğu bir düzenin sonucu. Finansal piyasalarda zorluk dövizle sınırlı değil, geçtiğimiz haftalarda devlet borçlanmak üzere piyasaya gitti. Kendi kağıtlarına Türkiye Cumhuriyeti Devleti müşteri bulamadı. Geçen hafta yapılan hazine ihalesinde, hazinenin kapısını çalan olmadı. Sonunda hazine borcunu kamu bankalarına sattı. Üstelik son zamanlarda ödemediği kadar yüksek faizden. Bankalar zor durumda değilmiş gibi bir tablo çiziliyor ama, bilançolarında görünenin çok ötesinde riskler taşıdıklarını artık herkes biliyor.”
“MEMUR, MÜDÜRÜNDEN, MÜDÜR MÜSTEŞARINDAN, MÜSTEŞAR BAKANINDAN ŞÜPHELENİYOR”
Selin Sayek Böke,Türkiye’de kurumlara güvenilmediğini ifade etti. Böke,”Ya tedarikçim FETÖ’cü diye yaftalanırsa, ya bayime yarın birden el konulursa endişesi bütün iş dünyasını sarmış vaziyette. Bakkalından Türkiye’deki en büyük şirketine kadar. Kimse birbirine güvenemiyor. Sorun hepimizin sorunu. Bu deprem dalgası büyük. Kimse kurumlara güvenmiyor, birbirleriyle iş yapmıyor. Memur, müdüründen, müdür müsteşarından, müsteşar bakanından şüpheleniyor. Hepsinin şüphesi ortak ya yarın FETÖ’cü listesinde bu isimler çıkarsa diye düşünüyor. Kimse hiç bir karara imza atmak istemiyor. Böyle bir ekonomi işleyemez. Bu tabloyu gören bir bakan utanmadan dolarını satmadığı için vatandaşı suçluyor. Oysa çözüm belli , bu cılgın rejim tartışması bitirilmeli. Başkanlık ısrarından vazgeçilmeli. OHAL Türkiye ekonomisini batırıyor. AB ile ilişkiler germeye yönelik değil, toparlamaya, ortak zemin yakalamaya yönelik yeniden kurgulanmalı”dedi.
“BİR KEZ DAHA GERÇEĞİN İFADE EDİLMEDİĞİ, BİR SİYASETLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü hakkında yaptığı açıklamanın sorulması üzerine Selin Sayek Böke şu şekilde konuştu:” AB’de ki ekonomik entegrasyon, dolayısıyla ortağı olan ülkelerde yaratacağı, kalkınma ve refah imkanı Şanghay denen yapıda yok. Bir kez daha gereçeğin ifade edilmediği, bir siyasetle karşı karşıyayız. Gerçeği inşa ederken dünyayı doğru okuyan bir iktidara ihtiyaç duyuyor şu anda. Bütün dünya ile iyi geçinebilen, yüzünü asla batıdan geri çevirmeyen bir gelecektir. Buna ekonomik olarak ihtiyacımız var.”